27 Aralık 2010 Pazartesi

UZAKTAKİ YANILSAMALAR

Almanyanın kuzeybatısında küçük bir kasabada yaşıyorum. Siteyi yanılmıyorsam 1998 yılından beri takip ediyorum. 25 yılı izmitte geçmiş biri olarak bu takımı bir insanın gereksinimi olan fizyolojik ihtiyaçları gibi seviyorum. Çocukluğum ve gençliğimde Futbol müsabakalarını izleyebilmek için Babamın cebinden para aşırdığım günleri, müsabaka sırasında yenilen simitlerin tadını, sıkıntı ve stressin o yaşta ne demek olduğunu yaşadım.Bu uzak Ülkeden geriye dönüp baktığımda herşeyin eskisi kadar tatlı ve doğal olmadığını görüyorum.Belkide bu yüzden oğlumun adını Umut olarak yazdırdım kimliğine. Belkide bu yüzden bir Alman kanalında Türkiye ile ilgili bir belgesel izlerken 10 saniye süren Efe Tur yada Körfez görüntüleri yüreğimi burkuyor. Bilemiyorum... ve bilemeyince de insan neden bilemediği araştırmıyor nedense.

Hani eğer bir Bilim Adamı yada mucit olsaydım sanırım yapacağım il buluş taraftar / seyirci ölçer yapmak olurdu. Kimsenin ne kadar bağlı olduğu takımı tuttuğunu yada sevdiğini şu anda bilimsel olarak ölçmek mümkün değil. Ama bu ölçütü genelde yaşadığımız olayların çokluğu / zorluğu yada gidilen maçların sayısına belki bazen yenilen dayaklara, atılan yumruklara bağlarız. Kimi zaman ev Halkına vermemiz gereken önemi sevgiyi kenara bırakır ve kendi takımımıza sarılırız.Bunlar yazmakla bitmez ama bence bir takımı sevebilmek demek onun maçlarını her 15-20 saniyede (izleme imkanı olmayınca ) ya teletext yada internet üzerinden aktüel ederek takip etmek yada eğer benim gibi Yurtdışında yaşıyorsanız stadta bulunan arkadaşlarınızı arayarak kısa mesaj yazarak bilgi almaktır.

2002 yılında belki hatırlayan olacaktır tüm korfez.org üyeleri bir akşam için forumda yoğunluk sağlayıp muhabbet kurulacaktı. Ben işten çıkmış son sürat otobanda muhabbete katılmak için eve dönerken beni şok eden bir olay oldu. Önümdeki Tır’ın plakası 41 ile başlıyordu. Önce şaşırdım ( çünkü değil 41 plaka, buralarda TR plakalı Araç görmek çok zor ) sonra toparlandım ve Tır’ı trafik kuralları dahilinde sollayarak 1 km önünde sağ tarafa park ederek, arka camda daima duran Kocaelispor atkımı alarak yola fırladım. Bundan sonrası pek trafik kuralları içinde geçmedi tabii. Ben atkı üzerindeki yazıyı Tır şoförüne gösterip el salladıkça Adam selektör yaparak el salladı ve camı açarak Körfez bayrağını dalgalandırdı. Bu birkaç saniyede olan olaylar zinciri benim bu takıma olan inancımı iyice pekiştirdi. Artık yolda şok olmuş bir insan ve kontağı açık bir araba duruyordu.

Tüm bu yaşananlar ve hayatın çekişmeleri içinde hala sadece bir Futbol takımı olarak bakmadığım ve felsefesi olan bir kenti temsil ettiğine inandığım bu şehire kısa zamanda geri dönmeliyim. Aksi halde bu düşünceler ile uzaktaki yanılsamalarım artacak. Ama artan yanılsamalarım asla bu kente olan tutkuma zarar veremeyecek.

Nedeni çok basit: Ben İzmitliyim ve Kocaelisporluyum.....

Cem Sinan

Germany / Bocholt

25.07.06



bugün şu foruma bi daha yazarsam beni s!ksinler dedikten sonra akşama doğru korfez.org bünyesinde yapılan; "Kocaelispor için yazıyorum" yarışmasına katılan yazılardan bazılarını okudum. üzerinden 4 yıl geçmiş. dün gibi bizde katılmıştık..

işte sevgi buydu. türkan şoray diyordu ya "selvi boylum al yazmalım"da; sevgi neydi? sevgi emekti diye. emek verdik bunca sene, düzeltemediysekte belki biz yanlmışızdır. birinden biri düzelene kadar devam..ben düzelir miyim? ahbeabisi..

17 Aralık 2010 Cuma

Taner Gülleri Çok Sevdik Seni!



Öğrencilerden Taner Gülleri Röportajı. 1 yıl önce eklenmiş, ben ilk kez izledim. ne kadar sevimliler öğrenciler. Taner ne güzel bi insan.
hele o plastik topla okulun bahçesinde çocuklarla çekildiği fotoğrafı gördüğümde "niye ben çekilemedim öyle bi foto" diye yakardım :)

izleyin işte. on numara adam!

15 Aralık 2010 Çarşamba

Kocaelispor 2 - 0 Sakaryaspor




ne başkanı, ne yönetimi var bu takımın.
hafiften gariban osman modundayız hepimiz.!
maçı izleyememe, hatta dinleyememe çok koyuyordu başta. forumda benim gibi onlarca adam vardı. iş yerinden takip ediyor kimisi, kimisi gördüğü televizyona yapışıyor. kimisi klubeden izliyor




daha önce burada yazmıştım. bu çocuklar oynadıktan sonra zerre tereddüt etmiyordum. yenilseler bile "galiptir bu yolda mağlup" diyebileceğim adamlar oynuyor bu takımda.
maç sonunda Serdar'ın mikrofonu eline alıp ettiği laflar gerçekten "baba evine dönen kız" gibi. sahip çıkın bize diyor. gözlerim doldu be..

Sakarya'nın Suçu Ne?


bize acımayın elimizden tutun! mutlu oluruz

efsane deplasman otobüsü..

11 Aralık 2010 Cumartesi

Boluspor 2 - 1 Mersin İdman Yurdu

Maç az önce bitti. Saha öyle elverişsizki, yürümekte bile zorlanacağımız bi zeminde futbol oynamaya çalıştıkları için kutlamak gerekir.

Futbol hakkında konuşulacak şey. topu rakip sahaya yık, şişirme dediğimiz uzun toplarla pozisyon bulabilirsen, rakip defasn bi hata yaparsa golü atarsın.

iki takımda böyle düşündü. boluspor kendi sahasında olduğundan ve yamulmuyorsam 2. ligin en çok gol atan takımı olmasının göstergesi baskılı oynadı. yani baskılı dediğim maçın çoğu mersin idman yurdu sahasında oynandı. bir türlü golü bulamadı Bolu. Yaser Yıldız çok uygun pozisyonlarda son vuruşu düzgün yapamadı.
Kar yağışı hiç durmadığından 2. devre futbolcuların ayakkabıları kar altına gömülü şekilde devam ettiler. arada maç durdu çizgilerdeki karları temizledi görevliler.
artık gol olmayacak atarsa şansa bolu atar derken. Mersin forması altında, tanıdık bir isim Fatih Şen sol kanattan ortaladı, Bolu kalecisi Atacan iki adım attı ileri doğru çıkıp topu almaya yeltendi ama baktı olmayaca geri de dönemedi. kafayı vuran forvet golü attı.
öyle bir sevindiler ki mersinli futbolcular. elbette haklarıydı o sahada o havada mücadele etmişler bir gol bulmuşlardı. vay be golü atan kazanır derken Mersin bi kontradan golü yapmış apışıp kalmıştım. Hatta Mersin kalecisi Kerem İnan gol sonrası her kale vuruşunda vakit kazanmaya (veya kaybettirmeye) çalışıyordu. hakem 3-5 sefer uyardı ama kart göstermedi bir türlü. belkide o tipi altında orta sahadan o da göremedi Kerem'i.

80 de golü bulan Mersin artık zamana oynuyor, topa bir Mersin defansı vuruyor top Bolu defansına kadar gidiyor, bir Bolu defansı vuruyor top Mersin defansına kadar gidiyor. böyle bi git gel yaşandı yaklaşık 10 dakika. dan dun herkes topu iler vurmanın peşinde..

90. dakika bitmişken Yaser ceza sahası önünde düşürüldü. "aha" dedim "hakkı olan golü atacak sonunda bolu". 90+1 de Erdem tam köşeye yerden vurdu ve Kerem uzandıysada dokunamadı. İşte futbol tanrıları karda olsa tipi de olsa yine oradaydılar. yediği gol sonrası zaten hiç sevmediğim ve hep roma olimpiyat stadında polisin kafasındaki kaska yumruk atışıyla aklıma kazınan Kerem çirkeflik yapıp hakeme salça oldu. topu bolululara vermedi filan. tatsız şeyler. sen misin topu vermeyen dercesine 5 dakika sonra hemen hemen aynı yerden çok güzel bir serbets vuruş golü daha atarak kapağı kapadı yine Erdem.. pozisyon bariz penaltıyken hakem orta hakem görememiş yan hakem ısrarla bayrağı kaldırıp elini göstermiştir. yani Mersinli bi futbolcu "dureydim burda getme diyeydim " dercesine ellerini açmış ve topla oynamıştı. ancak ortada ne bi çizgi kalmıştı ne ceza sahası o yüzden hakem penaltı vermek yerine serbest vuruşu seçti.. sen penaltı vermesende futbolun 3 harflileri o topu bi şekilde kaleye soktu..

Kerem ise artık sadece küfür ediyordu boynu bükük bir şekilde..

Mersin taraftarı deplasman yapmış ve o üstü açık tribünde üstlerine kar yağarken zıplamaları ve bi süre sonra yarı çıplak kalmaları. çok yazık onlara üzüldüm ancak Kerem'e o golü atmasaydıda üzülürdü. Çok zevkli bir maç oldu. Bolu dan Mersin'e dönecek taraftarları düşünüp kendimi onların yerine koyunca ise diyecek söz bulamıyorum. doktorum geçen hafta bana önerdiği, Nurofen Coldu öneriyorum..
geçmiş olsun..


ekleme: karlar altında akşlıma şu maç geldi videoyu buldum burayada koyuyoyurm..

Herman Giest Stadium