31 Aralık 2009 Perşembe

yeni yıla dair korkular


atık kimseye güvenemez olduk taraftar olarak.
her söylenen yalanmış gibi geliyor bana.
dönüp dolaşıp, daha önce gerçekleşmemiş aynı lafları duyuyorum.
avukatlara güveni kalmamış bu klübün.
"lisans borçları ödenecek" diyen herkes gözüme şüpheli geliyor.
hep bi yardım kampanyasından bahsediliyor bi türlü gerçekleşmedi.
en son Cemal Derya ve Mehmet Açık tarafından bir adım atılmış şuan en güvendiğim olay bu olmuştur.
lisans borçları ödenip, saçma sapan veremli oyuncular transfer edilmesi.
alınan oyuncularla küme düşülmesi ve paralarının ödenmeyip seneye bir lig daha düşme tehlikesi.
bu yönetimin belediye başkanının kapısını aşındırmaya başlaması sonrası, belediye başkanının klübü küçük düşürücü açıklamalar yapması. (alıştık gerçi)
tekrar serhan gürkan dönemi (kabus)
Taner Gülleri nin transfer edilip, sakatlık sonrası eski performansını sergilemeyip tribünler tarafından yuhalanması.
Başka seyircisiz maçlar.
Playoff oynayıp süper lige çıkma umutları.
Küme düşülürse bilmem kaçıncı taraftarın tesisleri basma hadisesi.
Muammer Çelik'in Serhan yönetimindeki para mevzusu.
Kaç haftadır maç yok, köfteci adalıda yok.

Geleceğe dair bir kaç korkumu yazayım dedim. umarım sorun çıkmaz herşey güzel olur bizim için.
herkese sağlıklı ve huzurlu bir yıl dilerim efendim.
Sevişin gitsin.

20 Aralık 2009 Pazar

Kaptan Varsa Umut Vardır



ilk yarıyı güzel kapadık. bu sezon kayseri erciyes maçından sonra ilk kez, "galibiyeti kaçıran taraf bizdik" lafları işittik. devre arası lisans sorunlarını çözüp kalmalı bu ligde. Bu mücadeleyle playoffun ucundan tutmalı hatta mucize yapıp.

Kaptan varsa, Umut vardır!
Adamsın Serdar!

16 Aralık 2009 Çarşamba

Cebeci İnanü Stadyumu

Tedavi öncesi
Öğrencilik yıllarında gittiğim, ezbere bildiğim stadı yenilemişler. Tam anadolu futbol takımı stadyumuydu. Tahta oturma yerleri vardı mesela. her tarafta demir vardı. Ayrıca bu stadın üstü tek kapalı olan tribünü deplasman seyircisine ayrılıyordu. hala öyle midir? bilmiyorum. Skor tabelasında ne zaman gol olsa bi abinin kafasını görürdük. önceleri asaş, sonra oftaş gol attığında adam el sallıyordu millete. bu amatör ruhu severdim.
gençlerbirliği futbolcuları klüp eşofmanlarıyla bu stada gelip maç izleyebilirler mesela, şahit olmuşluğum vardır. cavcav başkan kodoman havasıyla yanınızdan geçip gidebilir. ancak 19 mayıs stadına gittiğinizde sizi tanımaz. =)
maçın görüntülerini çeken kameraman sizinle beraber aynı tribünden çekmek zorundadır maçı. ettiğiniz küfürlerin hepsini sonradan dinleyebilirsiniz.




Tedavi Sonrası

Plastik koltuklar yapılmış, 6500 adet. Şu petrol tükenseydi iyi olurdu. sıkıldım şu plastikten.
Ve o abinin işine son verildi. elektronik skor tabelası geldi. artık gol olduğunda orada "gooll" filan yazan. hiç samimi değil.






Bu post Ozan başkana ithaf edilmiştir..

15 Aralık 2009 Salı

1. Lig 16. Haftanın Enleri

Her yerde görüyorum haftanın takımıydı, topçusuydu. Madem takip ediyoruz ve bu ligdeyiz. bizim niye seçmeye hakkımız yok!

Haftanın Takımı: Kocaelispor

Bu zor günde, bu şartlarda galip gelmek. Belkide taraflı davranıyorsun diyeceksiniz, ancak bu kadar şanslı ve amatör bir takım daha var mı? 2. galibiyetimizi almışız, elbet hakkı bu takımın.

Haftanın Topçusu: Yunus Altun ve Serkan İrdem

Yunus'u unutmaya başlamıştık, tabi bunda tv yayını v.s. büyük etken. Kendini hatırlattı bu hafta. 3 gol birden attı Rize kalesine. Ayrıca Rize kalesinde Bursaspor dan tanıdığımız bir isim var; Yavuz Eraydın.

Serkan İrdem ise kaçırdığı gollerle gönüllerde taht kurmuştur. 54 numaralı formayı hak ettiğini kanıtlamıştır adeta.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Kurtuluş Savaşı



Kocaelispor 1 Mersin İdman Yurdu 0

Uzun zaman olmuştu, seyircisiz 2. maçımızda tvden de olsa izleyebildik maçımızı.
Kurtuluş Savaşı diye yazıyordu yerel basın. Cihat Hoca ; Allah bu şehre bir daha bu günleri yaşatmaz umarım diye açıklama yapıyordu maç sonu. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk'ün dediği "Allah bu millete tekrar istiklal marşı yazdırmasın" dediği gibi.
Çok benziyor halimiz kurtuluş savaşına ufak bir umuda tutunmaya çalışıyoruz.
Dün ilk yarı o kadar kötü oynadık ki, hatta oynamadık. Sağolsun Mersin İdman yurdu forveti 54 Serkan İrdem o kadar gol kaçırdı ki. Mersin taraftarları kahrolmuş, saç baş yolmuştur. Sakaryalı Serkan’a teşekkür ediyoruz. Maçın adamı bizim için Kalecimiz Metin Erol oldu. Ancak maça damgasını vuran kesinlikle Serkan İrdem olmuştur.

Bol yağmurlu, çamurlu mücadelede ilk yarı kabus gibiydi bizim için. Sağdan, soldan, ortadan her yerden ve orta sahasıyla beraber kalabalık geliyordu Mersin. Kornerleri kullanan onlardı, gol kaçıran onlardı. 8 şutları vardı ilk yarı sonunda. Bizim sadece 2.


İkinci yarı gol yememe umudumuz vardı ama atmak hiç aklımıza gelmiyor, birbirimize söylemeye bile çekiniyorduk. Takıma ikinci yarının ilk on dakikası sonrası bir şeyler olmuştu sanki. Turbo çalışmış motor devri artmıştı. Hatta orta sahada pas dağıtıyorduk göl gibi bir sahaya rağmen. Top kaybı yapmak o sahada çok normaldi onu bile ikinci yarı az yaptık. Biz ne kadar Uğur Daşdemir gelecekte çok iş yapar dediysek o her maç giderek kötü oynamaya başlıyor. Yine çok top kaybetti. Solda Gökhan ona göre daha iyiydi. Çamur deryası sahada Serdar ileride tek başına savaştı çoğu zaman. Bu yaşında, bunca gencin içinde bizi şaşırtarak, mücadelesiyle takımı da gazlıyordu adeta. Yaptıkları her yanlışta gençlere fırça atıyordu sahada.

Öyle bir pozisyon var ki bu maçta. Anlatmak çok güç. Serdar hareket etmeyip esas duruşta beklese, gol olacak. Kale çizgisiyle arasında 20 santim bile yok belki. Top üst direğe çarpmış üstüne geliyor. Topa vurmak için hamle yapıp ayağını kaldırdığında, top ayağının altından kaçıyor. O yüzden diyorum esas duruşta beklese hiç oynamadığımız bir maçta ikinci yarı golü bulup belki de galip gelecektik. Saç baş yolduk bu pozisyon sonrası. Serdar “ne oldu?” dercesine şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu pozisyon sonrası. O bile nasıl gol olmadığını anlamadı.



Pozisyonun ardından takım daha çok istemeye başladı. Demek oynayabiliyormuşuz! diye düşündüm. Yine çok iyi değildik ama orta saha kanatlar, hatta sağ-sol bekler rakip kaleye gitmeye çalıştı. Sonunda penaltı oldu. Serdar penaltı pozisyonunda sakatlanıp çıkınca, penaltıyı kim atacak şimdi? diye endişelendik. Kalecimiz Metin atsın istedi gönül ama sakata gelmemek lazımdı. Onur Alkan topu aldı dikti penaltı noktasına. Genç yaşına rağmen kendinden emindi. Kafede herkes ayakta. Top direğe çarptığında kalbim sıkıştı cümle kuramadım. İnanır mısınız millet seviniyor ben tepki veremiyorum. Top dışarı gitti sandım. Yanımda Gökay vardı. Baktım seviniyor, birbirimize sarıldık. Son dakikalar yine kabir azabı gibi geçse de, kalecimiz Metin’in her yerinden öpesimiz gelse de hiçbir şey bizim 3 puan almamızdan daha güzel olamazdı. Her şeyi unutup acaba süper lige çıkabilir miyiz? Diye düşünmeye bile başladık. Hayallerimiz olmasa olmaz!

Maçın adamı: 54 Serkan İrdem

13 Aralık 2009 Pazar

Adamsın Kuran Çarpsın



41 - Serdar Topraktepe

12 Aralık 2009 Cumartesi

Yeni Başkan Muammer Çelik


Şu sıralarda başlayacak olan Kocaelispor kongresinde başkan seçilecek isim Serhan Gürkan yönetiminden bildiğimiz Muammer Çelik.

O dönemin as başkanı Muammer Çelik, şimdi başkan olacak. Serhan Gürkan yönetimindeyken icraatlarını epey eleştirmiştim burada. İyi niyetli bir insan, ancak profesyonel klüp yönetimini başarabilir mi bilemiyorum. Takım içi moral motivasyonun üst düzeyde olacağı kesin onun başkanlığında. Geçmişte olanlar bunu gösteriyor bize. Onun gazıyla oynayan futbolcular gördük.

Serhan Gürkan’la kavgalı ayrılmışlardı yönetimden, Muammer Çelik’in klübe borç verdiği parasını alamaması vardı. O para için basın toplantısı düzenlemişti. “ben en büyük hatayı haziran ayındaki kongrede yönetime girmekle yaptım. Ama paranın esiri oldum. Çünkü, benim kulüpte alacağım vardı. Şimdi ise hala istifa etmemekle de en büyük hatayı yapıyorum.”
“612 bin YTL alacağımı almadan istifa etmiyorum. Bu takım için şampiyonluk uğruna her şeyimi feda ettim. Eğer, bundan bir menfaat sağladığım ispatlansın, İzmit'in ortasında kendimi asarım” demişti.

Şimdi başkan oluyor, klübün hiçbir geliri olmadığı gibi borç içinde. Elbette kendi cebinden para vermesi gerekecek, tüm yöneticilerin ve kendisinin. Peki paraya sıkışırsa ne olacak? Artık as başkanda değil. Çıkıp, paramı geri verin diyemeyecek? Her şey iyi olsun istiyorum ama çok soru işaretleri var kafamda.

Ek olarak şunu da belirteyim, eşek yüküyle parası olan bir abramoviç gelmeyeceği için, bu klüp için en ideal başkan o gözüküyor o ayrı. Taraftarın inandığı, şehrin sevdiği bir isim.
Hayırlı olsun..

11 Aralık 2009 Cuma

Kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlar(mı)dır?


Piknikte Dömivole kitabında yer alan Murat Odabaşı yazısı:


Taraftarlık gerçekten tanımı zor yapılır bir kavram. Aşık olduğu renkler için ölmek, hiçbir karşılık beklemeden takımını sevip sahip çıkmak, sesi kısılıncaya kadar destekleyip onunla gülüp onunla ağlamak. Buz gibi havada pankart asmak sonraki bir haftayı hasta yatağında geçireceğini bile bile yağmur altında takımını desteklemeye devam etmek. Cebindeki son kuruşu ile okulda defterini evde annesini bırakıp bir kişilik yerde iki kişinin oturduğu köhne otobüslerle deplasmana gitmek. Endüstriyel futbol kavramı ile birlikte maça biletini alıp girmek, lisanslı ürünleri alarak takımına destek olmak... Ya futbolcusuna ana avrat küfreden, eline geçirdiği herşeyi sahaya fırlatabilen, gol attığında sevinçten yediginde üzüntüden koltukları kıranlar... Onlar bir avuç kendini bilmezde olsalar(!) bu kavramın içinde yer bulurlar. Ama şurası çok nettir ki taraftar olmak 90 dakikanın çok ama çok ötesindedir.

Türkiye'de 60 li, 70 li yıllarda kulüplerin esnafın ve şehrin önde gelenlerinin karşılıksız desteği ile ayakta durduğu, evinin çatısındaki kiremiti satıp deplasman parasını çıkaran taraftarların tasvir edebileceği amatör ruhtaki bu düzen çarkın içine çeteleri, mafya babalarını alarak birazda magandalaşarak 80 li yılların geçiş süreci sonrası 90 lı yıllarda endüstri rüzgarına da yenilip kendi canavarlarının doğuşuna engel olamadı. Yüzyılın sonunda ise deniz bitmişti. Yöneticilerin bir koyup beş alma hevesinde olduğu genelde rant için yöneticilik yaptığı, futbolcuların artık futbolu iş olarak gördüğü, taraftarın maça beleş girmeyi en büyük başarı saydığı bu düzen borç batağı içinde kulüpler yarattı. Denizin bittiğini gören siyasiler, sanayiciler, mütahitler bir bir izleyici konumuna geçmeye başladılar. Aslında izleyici pozisyonunda olması gereken taraftarlar ise birden kucaklarında borç içinde kulüpler buldular. "Yönetim istifa" sloganları ile kaybedilen maç sonrası taraftar dokunulmazlığına sığınan taraftarın ise deniz bittiği için izleyici pozisyonuna geçen yöneticilerinde işine soyunmak zorunda kaldığı bile oldu.

Türk futbolunda bunun ilk örneği Bursaspor tribününden gelen radikal grubunun kurucularından Recep Günay namıdiğer Papazçeşmeli Hatçe Recep başkanlığındaki taraftarlardan oluşan yönetimin Bursaspor yönetimini alması oldu. 16 Haziran 1999'da Bursa'da çok ilginç bir kongre yaşandı. Cavit Çağlar'ın baskanlığa aday olmak için başka aday olmaması şartını öne sürdüğü süreçte Yaşar Öztürk ve Muzaffer Önadım da aday olunca Cavit Çağlar adaylıktan çekildi. Gelen baskılar sonucu Yaşar Öztürk geri adım atarken Muzaffer Önadım adaylığını geri çekmedi. Taraftarlar da bu adaylığı içine sindiremedikleri için kongre günü anlık bir kararla genç Bursasporlular derneği başkanı Recep Günay başkanlığında bir liste oluşturdu. Asıl amaçlarının kulübü daha iyi yönetecek ehil ellere teslim etmek oldugunu ve yönetim olarak ilk kararlarının olağanüstü kongre olacağını açıklayınca 124 oya karşılık 370 oyla Recep Günay başkanlığında taraftar listesi yönetimi devraldı. Başkanlığa seçilen Recep Günay, konuşmasında kendisinin emanetçi olduğunu söyleyerek "İlk fırsatta yönetimi toplayarak yeniden kongre kararı alacağız ve kulübü bu işi daha iyi yapacaklara teslim edeceğiz" diye konuştu. Bu hareket camiadan da büyük destek bulurken ilerleyen günlerde olay renk değiştirdi. Herkes yeni kongre ve daha güçlü bir aday beklerken Recep Günay başkanlığındaki taraftar yönetimi devam kararı aldı. Kulübü taraftar zihniyeti ile yöneten Recep Günay, Murat Sözkesen gibi yıldız futbolcusunu Istanbul takımlarına satmayıp, deplasman takımı taraftarına daha pahalı bilet satarak taraftarın gönlünü okşasa da alınan başarısız sonuçlar sonunu hazırladı. Ligin 14. haftasında 10 puanla 16. sıradayken 19 Ocak 2000 de kongreye gitme kararı alındı. Başta bu kongrede de tekrar aday olacağını açıklasa da Erdogan Bilenser'in karşısında aday olmayarak koltuğu devretti. Daha sonraki yıllarda 20.11.2004 de yapılan kongrede tekrar yönetime aday olmasına rağmen önceki kötü tecrübeden dolayı Erkan Körüstan karşısında 400 oya karşılık 292 oyla bu sefer başkanlık koltuğuna oturamadı. 07.06.2006 tarihinde yapılan kongre öncesi "Bursaspor'un çaresiz kalmaması için tepki olarak başkanlığa aday olduğunu" açıklayan Günay, Levent Kızıl adaylığını açıklayınca bu kararından vazgeçti.

Anadolunun diğer bir köşesinde 2003 temmuzunda ise Eskişehirspor kayyuma gitmek üzereyken kulüp 1965 liler derneğinin yaptığı zamanında hareketle sahipsiz bırakılmıyordu. Kulüp yönetimine kimse aday olmayınca dernek başkanı Mustafa Akgören söz alarak "Bizler uzun yıllardır bu takımın, bu kulubün peşinde maddi ve manevi herşeyimizi verdik, ama gel görki bu durumda Eskişehirspor elden gitmektedir. Bizler buna musaade edemeyiz. Eğer hiçbir aday yoksa, eğer bu kulüp kapatılacaksa, bizler, 1965liler Derneği olarak bu onurlu göreve talibiz. Fakat yönetimi aldığımızda geriye yönelik borçları ödemeyeceğiz" şeklinde bir konuşma yapınca son cümleninde etkisiyle kongre birden hareketlendi. Kulisler sonucu eski başkan Ali Çelikoğlunun yeniden liste hazırlayıp sunarak yeniden başkan seçilmesiyle kongre son buldu.


2005 yılı Haziran'ında ise Kocaeli'de benzer bir olay yaşandı. Kimsenin aday olmak istemediği, eski başkan H.İbrahim Saral'ın devam etmeyeceğini açıkladığı kongreye Kocaelispor taraftarı cebinde listesi ile geldi. Bunun üzerine Eskişehir'dekine benzer şekilde eski başkan H.İbrahim Saral yeniden listesini onaylatarak yönetime devam etti. O gün taraftarın bu yaptığı blöf olarak görülse de bir yıl sonra taraftar yetersiz gördüğü iki başkan adayına restini çekti, daha güçlü adaylar çıkması adına kongrenin ertelenmesini ve adayların çekilmelerini önerdi. Bu öneri yanıtsız kalınca tamamı taraftardan olusan Kocaelisporlu Taraftarlar Derneği başkanı Cemal Derya başkanlığındaki liste ile seçime katıldı. Taraftar listesi adına söz alan Mehmet Açık, "Diğer adayların iyi niyetinden şüphemiz yok ama biz bu kulübün gerçek sahipleriyiz. Kulübün daha kötüye gitmesine göz yumamayız. Bu yüzden yönetime adayız. Önümüzdeki hafta büyük bir miting yaparak şehrin dinamiklerini harekete geçireceğiz ve uygun adayı işaret edeceğiz. Onunda bu görevi reddetmeyeceğini umuyoruz. Daha sonra asıl yerimiz olan tribünlere döneceğiz" diyerek amaçlarını ortaya koydu. Osman Nuri Yaman'ın 61, Vedat Özgünhan'ın 22 oyuna karşılık 99 oyla Cemal Derya Kocaelispor kulübü başkanlığına seçildi. Bursa örneğinde oldugu gibi Cemal Derya "Haddimizi biliyoruz, biz Kocaelispor'un önünü açacak bir oluşumun gerçekleşmesi için gerekeni yapacağız ve uygun kişilere devredeğiz" diyerek amaçlarının kulübü yönetmek olmadığını deklare etti. Kongre'de işaret edilen kişi olan Mehmet Tüysüz sağlık gerekçeleri ile bu görevi kabul etmedi fakat Bursa'daki gibi fikir değişikliği olmadan 1 ay sonra yeni yönetim oluşturulup kulüp yerel yönetiminde desteğini alan Mustafa Ekşi başkanlığındaki yeni yönetime devredildi.

Dernek statüsündeki takımlar taraftarın tepkisini ortaya koyabilecek kongreler yaşıyorken şirketleşmiş kulüpler bu konuda o kadar şanslı değillerdi. Göztepe, Vanspor, Adanaspor gibi takimlar inanılmaz bir hızla alt liglere düştüler. Vanspor amatöre kadar düşüp tasviye edildi. Adanaspor taraftarı ise bu çöküşe bir dur demek adına "Yeni Adanaspor" fikrini ortaya çıkardı. Biz bu çöküşe dur diyemiyorsak kendi küllerimizden kendi Adanaspor'umuzu yaratırız fikri çerçevesinde oluşturulan bir kurulla bu hareket yönlendirildi. 2005-2006 sezonunda amatör ligdeki Seyhan Belediyespor'un adı “Yeni Adanaspor” olarak değiştirilerek ilk hamle yapıldı. Fakat yükselme grubunda Talasspor engeline takılınca 3. lig hedefi gerçekleşmedi. Bu beklenmeyen başarısızlık sonrası taraftar tekrar gerçek Adanaspor çevresinde birleşti güçlü bir kadro ile yeni sezona girdi.

Tepkilerin yönü farklı olsada Adanaspor'da yaşanan bu olayın bir örneği de futbolun beşiği İngiltere'de yaşandı. 1998 yılında medya patronu Rupert Murdoch'un BSkyB'i Manchester United'ı almak için teklifte bulunanca kulüp hissesine sahip taraftarlar iki gün içinde kendilerini “Murdoch'a Karsi Shareholders United” oluşumu içinde buldular. Olaya devlet el koyup Sanayi ve Ticaret Departmanı tarafından bu satınalma engellenince bu oluşum büyük bir zafer kazanmış oldu. Takımlarını korumak için Murdoch'a karşı elde ettikleri bu zafer sonrası adlarını “Shareholders United” 'a çevirerek ilerde gelebilecek bu tür tehlikelere karşı organize bir resmi kimliğe kavuştular. 2004'te ise Amerikan işadamı Malcolm Glazer Manchester United'i almak için teklifte bulundu. Yönetim, Glazer bu satınalmanın büyük bölümünü borçlanarak yaptığı için bu teklifi geri çevirdi. Yönetim kurulunun bu ilk teklifi reddetmesi Shareholders United için ikinci zafer anlamı taşıyordu. Fakat Glazer çabuk pesedecek gibi görünmüyordu. 12 Mayıs 2005 te J. P. McManus ve John Magnier ile anlaşarak %28.7 oranındaki hisselerini ele geçirdi. Bu anlaşma sonrası %57 civarına erişen hissesi Harry Dobson'ın hisselerini de alınca %62'ye daha sonra yaptığı satınalmalarla da %71.8 e ulaştı. Daha sonra topladığı hisselerle bu oranın %75'i aşması Manchester taraftarı tarafindan kurulan Shareholders United oluşumu için sonun başlangıcı oluyordu. Bu oran Glazer'in Manchester United'i borsadan çekebilecek güce geldiği anlamı taşıyordu. Glazer bununla da yetinmeyip oranını 97.3 e yükseltti ve tüm kontrolü ele geçirdi. 22 Haziran 2005 te ise kulübü Londra Menkul Kıymetler Borsasından çekerek bir devri sonra erdiyordu. Kulübü kurtarmaya taraftarın finansal gücü yeterli olmayınca çeşitli protestolar, boykot ve gösteriler yapılsa da sonuç değişmedi. Aslında daha önce de bu tip satınalma örnekleri yaşanmıştı ama Glazer'ın satınalmayı tamamen ticari bir alişveriş olarak görmesi taraftarı deli ediyordu. Buna tepki olarak Adanaspor'daki gibi yeni bir takim kurma fikri ortaya çıktı. 4000 den fazla taraftar 100.000 £ gibi bir rakamı finanse etti. Bu yeni takımın ilerde Manchester United gibi olmaması için 1£ bile katkı sağlayanın eşit oy hakkına sahip olduğu bir yapı kuruldu. 2005 haziranında takımda denenmek için 900 kişi başvurdu ve bunların 17 si takıma seçildi. İlk hazırlık maçında stadın kapasitesi olan 2590 bilet yok sattı. Premier ligin 9 kademe altından lige kabul edilen “United of Manchester” ilk sezonunda bir üst lige çıkmakta zorlanmadı. 2009 yılında ortalama 5000 seyirciye oynamayı, 2012 de 10.000 kişilik yeni stadına kavuşmayı hedefleyen taraftarlarda bu hedefe çok uzak görünmüyorlar. En son WilliamsBMW ile yaptıkları sponsorluk anlaşması ilerde endüstriyel futbolun hedefi olabileceklerini gösteriyor olsa da su an bir başkaldırışın simgesi olmaya devam ediyorlar.

Yine bir İngiliz takımı olan Wimbledon taraftarının yaşadıkları ise hiçbir taraftarın yaşamak istemeyeceği cinsten. Kulüp Norveç Konsorsiumu tarafından satınalındıktan sonra kulübün Londra'daki rekabet içinden sıyrılamadığı düşüncesi ile daha çok gelir kazanmak adına Dublin, Belfast yada Cardiff'e taşınması fikri etrafında yoğunlaşıldı. En son en uygun yer olarak Milton Keynes'e taşınmasında karar kılındı. Taraftarın büyük tepkisine rağmen takımın Wimbledon'a 115 kilometre uzak bir yere taşınmasına federasyonda onay verince taraftar birden ortada kaldı. Taraftarlar bu olaya karşılık 2002 yılında “AFC Wimbledon” takımını kurarak İngiliz futbol piramidinin 8. seviyesinden yeniden başlama kararı aldılar. Taraftarların kurduğu birlik Wimbledon futbol kulübünün geçmişte kazandığı başarıların taraftara ve şehre ait olduğu söylemiyle bu hakları geri almak için ciddi bir baskı yarattı ve yeni adıyla Milton Keynes Dons kulübü , kulübün kupalarını,isim hakkı ve domain adlarınını bile yeni kurulan AFC Wimbledon'a vermek zorunda kaldı. AFC Wimbledon ilk kurulduğu sene başarı yakalamasa da bir sonraki sezon rekorlar kırarak iki sene üstüste bir üst lige terfi etti. 2005-2006 sezonunda ise playoff yarı finalinde bir üst lige çıkma şansını kaybetti. Taraftarsız yeni adıyla Milton Keynes Dons'un iki alt lige düşüp, küllerinden doğan taraftarın takımı AFC Wimbledon takımının ortalama 3000 kişiye oynayıp iki kere terfi etmesi taraftarın bir kulüp için ne kadar önemli olduğunu da göstermiş oluyordu.

Ne demiştik... Taraftar olmak 90 dakikanın çok ama çok ötesinde iş biletini alıp maçı izleyip bir sonraki maçta görüşürüz diye ayrılacak kadar basit olmuyor. Aslını söylemek gerekirse bu örneklemeleri yaparken kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlar(mı)dır gibi bir söylem etrafında dolaşmak gibi bir niyetim vardı. Ama taraf olmak taraftar olmak beni kendimce bir sonuca yönlendirdi. Ben yinede sorumu sorayım? Kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlar(mı)dır?

9 Aralık 2009 Çarşamba

Beşiktaş 1 CSKA 2


Üniversitede ev arkadaşım benim gibi futbol, basketbol, voleybol, f1 ne olsa izleyen bi adamdı. çok iyi anlaşmamızın başlıca sebeplerindendi bu.
ortak at yarışı ve iddaa oynardık sürekli. at yarışında onun yazdırmadığı attan, iddaa da benim yazdığım maçtan yatardık hep.

Beşiktaş maçına güvenip "banko alır heralde, o kadar mal değildir, elindeki şansı kullanır" dedim herkese. maç oynanırken, daha gol olmamışken aklıma üniversite yıllarında ev arkadaşım geldi. "mal mısın o takıma oynanır mı?" deyişi gözümde canlandı..

8 Aralık 2009 Salı

Hatırladınız mı?

6 Aralık 2009 Pazar

Gol olur



Sahadan.com dan canlı maç skorlarını takip edeyim dedim. bu gözüme çarptı. nasıl bi maç bu? 7 dakikada 3 gol 1 kırmızı kart. yok artık! niye yayını yok bu maçların diye isyan ediyorum!

dipnot: Maç sonucu Fethiyespor:2 - Denizli Belediyespor:2
4.dakikada Fethiye öne geçiyor, 6. dakikada Denizli eşitliyor. 9. dakikada CM efsanesi sayılabilecek Murat Deniz atıyor Fethiye 2-1 öne geçiyor.
Denizli 7.dakikadan itibaren 10 kişi oynuyor, Fethiye geri kalır mı? 58 onlarda 10 kişi kalıyor.
Ne mücadeleler oluyor, ben ise hafta sonu bi tek Köln maçını izledim, uykum geldi..

2 Aralık 2009 Çarşamba

TFF bizi gözetliyor


Giresunspor
Kayseri Erciyesspor

Kocaelispor
Kardemir Karabükspor

Adanaspor
Konyaspor

Fenerbahçe
Kasımpaşa

Sarıyer
Göztepe

Bu takımların taraftarları, geçtiğimiz hafta trilyon bile verselerdi takımlarını tribünde destekleyemezlerdi. Alın size futbol! Ne ceza(!) ama; sahayı seyirciye kapama. Birileri olay çıkardı diye niye ben takımımı izleyemiyorum. Lanet gelsin! ya seyircisiz maçlarda gazeteciler, kameramanlar sahaya atlasa, birbirine girse çatara çutara. o zaman neyi kapatacaksınız? televizyonları mı?

Yeter, biri TFF ye kapama cezası versin!

inadına Körfez!



Kodosk

1 Aralık 2009 Salı

Aynı film: Trabzonspor


"Sylva'ya, çocuklarının gidebilmesi için Trabzon'da uluslararası bir okul olduğu söylenmiş. Böyle bir okul yoktu"

zamanında istanbulu gösterip "burası trabzon" diyerek transfer yapıldığınıda duymuştuk. Hugo Broos memleketine döndükten sonra Tranbzonspor'u anlatmış. Buyrun tamamı burada Zaten müslüman değildi, üstüne üstlük saygı da duymuyordu di mi daha önceki röportajı hemen çarpıtılmıştı, her yabancının islamiyet hakkında söyledikleri çarpıtıldığı gibi. Şimdi bütün Trabzon, gitti iyi oldu diyordur. Paraları olmasa çoktan bizim halimize düşerdiniz diyorum.

Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorlar; Şenol Güneş. Onun arkasından Fatih Tekke ve Gökdeniz. Önce kurşunlayıp sonra seviyoruz diye tribünlerden bağırıyorlar. Geri döndüklerini düşünüyorum, 3 maç sonra yine ıslıklanırlar.