Kocaelispor takımının 1979-80 sezonundaki İkinci Lig şampiyonluğunu işte böyle müjdeliyordu Tansu Polatkan, TRT’nin siyah beyaz ekranında.
Ege Görgün - Berezilya.com
“Artık Birinci Lig takımlarının içinde Kocaelispor da var,” diye bitiriyordu sözlerini. Ardından kafasını hafifçe eğerek soluna bakıyor, biz de bu hareketten birazdan ekrana banttan görüntülerin akacağını anlıyorduk. O günlerde adet anonsun ardından seyircinin gözünün içine dik dik bakmak değildi demek. O zamanın iptidai şartlarına da böylesi daha uygundu zaten. Çünkü sorunlar muhakkak ki daha sık yaşanıyordu ve görüntünün gelmesi gecikince spiker de en azından cansız manken misali donup kalmak zorunda kalmıyordu.
Neyse ki bu sefer sorun çıkmıyor ve görüntüler gecikmeden geliyordu. Önce şampiyonluk turu atan Kocaelisporlu futbolcuların, sonra şampiyonluğu coşkuyla kutlayan insanlarla dolu İzmit caddelerinin görüntüleri geliyor ekrana. Sonra Kocaelispor’un üç hafta öncesinde şampiyonluğunu garantilediği o maçın özet görüntüleri. Kocaelisporlu Güvenç golleri atıyor, Tansu Polatkan anlatıyor.
Yok, hayatımın bir film şeridi gibi gözümün önünden geçtiği yok. Bunlar Korfez.org sitesinin forumunda karşıma çıkan belgeselin kareleri. Kocaelispor’un kalecisi, antrenörü rahmetli Müjdat Afşin’in anısına yapılmış bir belgesel. Belgesel bu şekilde başlıyor çünkü Birinci Lig’e yükselen o Kocaelispor’un kalecisi Müjdat. Sarıyer maçında yerini Baha’ya bırakmış sakatlığı yüzünden.
Müjdat Ağabey’i yeşil sahalarda seyredip seyretmediğimi hatırlamıyorum. Ama İzmit, Kirazlıyalı’daki Yalıkent sitesinin küçük basketbol sahasında izlediğimi biliyorum. Belki birlikte bile top oynadık onunla. Gençti, dinçti, yeşil sahaya çıksa kimse kolay kolay diğer oyunculardan ayırt edemezdi onu. O sağlıklı fiziğe rağmen erkenden uğurladık onu bu hayattan.
Ben Kocaelispor’un İkinci Lig’e ilk çıkışının coşkusunu yaşayacak yaşta değildim. Ama 1990-91 sezonundaki şampiyonluğu iyi hatırlıyorum. Geçen sezonki şampiyonluğu ise uzaktan izlemiştim. Ama o coşkuyu ilk kez yaşayan İzmitli binlerce gencin adına çok sevinmiştim.
Ama bugün yaşananlar öyle acı ki, ister istemez o coşku hiç yaşanmasa mıydı acaba diye aklından geçiriyor insan. Bu utanca, bu rezilliğe değer miydi?
Belgeseli izlerken, içinde bulunduğumuz durumun vehametini çok daha iyi anlıyor insan. Hem Kocaelisporla ilgili, hem Türk futboluyla ilgili.
TRT’nin mikrofonu önce Kocaelispor’un teknik direktörü Fethi Demircan’a uzanıyor. Ağzından bal damlıyor sanki Demircan’ın.
“Şunu da belirtmek isterim ki, Kocaelispor’un yönetim kurulu bugün Türkiye’de hiçbir kulübün temin etmediği imkanları temin etmiştir. Türk sporu adına yönetim kuruluna teşekkür ederim.”
Bir teknik adamın yönetim için böylesine güzel konuştuğunu duymayalı o kadar çok zaman geçti ki. Sorun yönetimler de mi, teknik adamlarda mı acaba? Yoksa, her iki tarafta mı?
Bugün Yılmaz Vural’ın, Engin İpek’in mevcut Kocaelispor yönetimiyle ilgili söylediklerini alın, karşılaştırın Fethi Demircan’ın o günkü yönetim için söyledikleriyle… Kocaelispor’un neden bu durumda olduğunun ip uçlarına ulaşırsınız…
Bugünkü başkanın demeçlerini, o günkü başkan İsmail Kalkandelen’in söyledikleriyle karşılaştırın… Kocaelispor’un neden bu durumda olduğunun ip uçlarına ulaşırsınız…
Kendisine TRT mikrofonu uzatılan Kalkandelen diyor ki: “Öncelikle bize şampiyonluğu armağan eden kentimizden, kendi minik ve genç takımımızdan yetişen çok değerli futbolcularımızla ilgili iç transferi halletmek birinci hedefimiz olacaktır.”
Ne diyor futbolcuları için? “Çok değerli”, diyor. Ne diyor? “Kentimizden, minik ve genç takımımızdan yetişen” diyor…
Sonra mikrofon şampiyon takımın futbolcularına dönüyor. Kaptan Mahir teker teker arkadaşlarını tanıtıp, sözü onlara bırakıyor. Oynarken hiç seyredemediğim oyuncular vardı içlerinde: Güvenç, Kamil, Kamuran, Müjdat. Seyrettiklerim ise daha çok: Mahir, ben daha yeni yetmeyken Şirintepe’de kısa bir mahalle maçı yapma fırsatı bile bulduğum Ceyhun, Orhan, Gürbey ve Baturman. Mikrofon uzatılan Baturman sözleriyle yalnızca futboluyla değil, sporculuğuyla da her Türk futbolcusuna emsal gösterilebileceğini bir kez daha kanıtlıyor:
“14 yıldır birinci lige çıkmayı amaçlıyorduk. Bu sene çıktığımız için çok mutluyuz. Bunda en büyük pay çok çalışmak ve düzenli hayat.”
Muhabir Güvenç Kurtar’ı Bay Gol diye takdim ediyor ve gollerini Birinci Lig’de devam edip etmeyeceğini soruyor. O zaman anlıyoruz ki, Güvenç Kurtar’ın iddiacı kimliği o zaman daha su yüzüne çıkmamış. Çünkü “İnşallah,” diyor sadece. Spiker de, “Temenni,” diyor. Güvenç de, “temenni,” diye karşılık veriyor. Anlıyorum ki, futbolcular ve yönetimler gibi konuşma dili de biraz farklı o zamanlarda.
Kocaelispor takımının 1979-80 sezonundaki İkinci Lig şampiyonluğunu işte böyle müjdeliyordu Tansu Polatkan, TRT’nin siyah beyaz ekranında.
Fotoğraf: “Büyük” Kaptan Mahir Danabay ve “küçük” ben
“Artık Birinci Lig takımlarının içinde Kocaelispor da var,” diye bitiriyordu sözlerini. Ardından kafasını hafifçe eğerek soluna bakıyor, biz de bu hareketten birazdan ekrana banttan görüntülerin akacağını anlıyorduk. O günlerde adet anonsun ardından seyircinin gözünün içine dik dik bakmak değildi demek. O zamanın iptidai şartlarına da böylesi daha uygundu zaten. Çünkü sorunlar muhakkak ki daha sık yaşanıyordu ve görüntünün gelmesi gecikince spiker de en azından cansız manken misali donup kalmak zorunda kalmıyordu.
Neyse ki bu sefer sorun çıkmıyor ve görüntüler gecikmeden geliyordu. Önce şampiyonluk turu atan Kocaelisporlu futbolcuların, sonra şampiyonluğu coşkuyla kutlayan insanlarla dolu İzmit caddelerinin görüntüleri geliyor ekrana. Sonra Kocaelispor’un üç hafta öncesinde şampiyonluğunu garantilediği o maçın özet görüntüleri. Kocaelisporlu Güvenç golleri atıyor, Tansu Polatkan anlatıyor.
Yok, hayatımın bir film şeridi gibi gözümün önünden geçtiği yok. Bunlar Korfez.org sitesinin forumunda karşıma çıkan belgeselin kareleri. Kocaelispor’un kalecisi, antrenörü rahmetli Müjdat Afşin’in anısına yapılmış bir belgesel. Belgesel bu şekilde başlıyor çünkü Birinci Lig’e yükselen o Kocaelispor’un kalecisi Müjdat. Sarıyer maçında yerini Baha’ya bırakmış sakatlığı yüzünden.
Müjdat Ağabey’i yeşil sahalarda seyredip seyretmediğimi hatırlamıyorum. Ama İzmit, Kirazlıyalı’daki Yalıkent sitesinin küçük basketbol sahasında izlediğimi biliyorum. Belki birlikte bile top oynadık onunla. Gençti, dinçti, yeşil sahaya çıksa kimse kolay kolay diğer oyunculardan ayırt edemezdi onu. O sağlıklı fiziğe rağmen erkenden uğurladık onu bu hayattan.
Ben Kocaelispor’un İkinci Lig’e ilk çıkışının coşkusunu yaşayacak yaşta değildim. Ama 1990-91 sezonundaki şampiyonluğu iyi hatırlıyorum. Geçen sezonki şampiyonluğu ise uzaktan izlemiştim. Ama o coşkuyu ilk kez yaşayan İzmitli binlerce gencin adına çok sevinmiştim.
Ama bugün yaşananlar öyle acı ki, ister istemez o coşku hiç yaşanmasa mıydı acaba diye aklından geçiriyor insan. Bu utanca, bu rezilliğe değer miydi?
Belgeseli izlerken, içinde bulunduğumuz durumun vehametini çok daha iyi anlıyor insan. Hem Kocaelisporla ilgili, hem Türk futboluyla ilgili.
TRT’nin mikrofonu önce Kocaelispor’un teknik direktörü Fethi Demircan’a uzanıyor. Ağzından bal damlıyor sanki Demircan’ın.
“Şunu da belirtmek isterim ki, Kocaelispor’un yönetim kurulu bugün Türkiye’de hiçbir kulübün temin etmediği imkanları temin etmiştir. Türk sporu adına yönetim kuruluna teşekkür ederim.”
Bir teknik adamın yönetim için böylesine güzel konuştuğunu duymayalı o kadar çok zaman geçti ki. Sorun yönetimler de mi, teknik adamlarda mı acaba? Yoksa, her iki tarafta mı?
Bugün Yılmaz Vural’ın, Engin İpek’in mevcut Kocaelispor yönetimiyle ilgili söylediklerini alın, karşılaştırın Fethi Demircan’ın o günkü yönetim için söyledikleriyle… Kocaelispor’un neden bu durumda olduğunun ip uçlarına ulaşırsınız…
Bugünkü başkanın demeçlerini, o günkü başkan İsmail Kalkandelen’in söyledikleriyle karşılaştırın… Kocaelispor’un neden bu durumda olduğunun ip uçlarına ulaşırsınız…
Kendisine TRT mikrofonu uzatılan Kalkandelen diyor ki: “Öncelikle bize şampiyonluğu armağan eden kentimizden, kendi minik ve genç takımımızdan yetişen çok değerli futbolcularımızla ilgili iç transferi halletmek birinci hedefimiz olacaktır.”
Ne diyor futbolcuları için? “Çok değerli”, diyor. Ne diyor? “Kentimizden, minik ve genç takımımızdan yetişen” diyor…
Sonra mikrofon şampiyon takımın futbolcularına dönüyor. Kaptan Mahir teker teker arkadaşlarını tanıtıp, sözü onlara bırakıyor. Oynarken hiç seyredemediğim oyuncular vardı içlerinde: Güvenç, Kamil, Kamuran, Müjdat. Seyrettiklerim ise daha çok: Mahir, ben daha yeni yetmeyken Şirintepe’de kısa bir mahalle maçı yapma fırsatı bile bulduğum Ceyhun, Orhan, Gürbey ve Baturman. Mikrofon uzatılan Baturman sözleriyle yalnızca futboluyla değil, sporculuğuyla da her Türk futbolcusuna emsal gösterilebileceğini bir kez daha kanıtlıyor:
“14 yıldır birinci lige çıkmayı amaçlıyorduk. Bu sene çıktığımız için çok mutluyuz. Bunda en büyük pay çok çalışmak ve düzenli hayat.”
Muhabir Güvenç Kurtar’ı Bay Gol diye takdim ediyor ve gollerini Birinci Lig’de devam edip etmeyeceğini soruyor. O zaman anlıyoruz ki, Güvenç Kurtar’ın iddiacı kimliği o zaman daha su yüzüne çıkmamış. Çünkü “İnşallah,” diyor sadece. Spiker de, “Temenni,” diyor. Güvenç de, “temenni,” diye karşılık veriyor. Anlıyorum ki, futbolcular ve yönetimler gibi konuşma dili de biraz farklı o zamanlarda.
Maske Abartılmamalı
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder