3 Kasım 2008 Pazartesi

Kocaelisporluyum işte var mı diyeceğin?


Bir klubün parçası olmanın verdiği hisleri ifade edecek tek şey: müzesinde sıkışan kupaları ödülleri , madalyaları sanılsaydı bu yazıya hiç başlamazdım. Ama canım memleketimde “üç büyükler” diye anılan takımlardan birine mutlaka sempati duymanız gerekir. Haa.. Bu takımlar dışında bir takım mı tuttunuz ? mesela doğup büyüdüğünüz ilin, yada yaşadığınız ilin , semtin takımını da tutsanız. Bu “üç büyükler” den birine kesin ilginiz vardır. Siz ısrar ettikçe alay etmeye başlarlar. Onlara büyük takımı sorduğunuzda, o kupalardan bahsederler. Halbuki o kupalar kazanıldığı sırada, portakalda vitamin olanlar yada yeni koşmaya, yürümeye başlamış olanlar, o kupaları kendileri kazanmış gibi övünmelerine de anlam veremezsiniz Bir oyuncuyla, bir maçla sonradan fark edeceğiniz bir olayla başlayan ait olma hissidir sizi Kocaelisporlu yapan. Ve bu duyguyu açıklamak yada anlaşılmasını sağlamak her zaman kolay değildir. Kocaelisporlu olmanın getirileri ve götürüleri vardır.

Şehrin ortasına Godzila gibi dikilen statta oynamayız maçlarımızı. Tribüne girebilmemiz için , duvarlardan atlayıp zıplayıp antin kuntin yerlerden geçmeniz ve kapının açılmasını beklemeniz gerekir. Peki bu çok kötü bir durum mudur ? anlatılışa göre pek iç açıcı değil gibi duruyor. Ancak tribünlerin kendine has bir havası vardır. Sıkça maçlara gelen biriyseniz ve kendinizi toplumdan soyutlamamışsanız, sizin gibilerle tanışır ve bir süre sonra birçok arkadaş edinirsiniz. Başta bahsettiğim ait olma hisside mümkün olabilir. Her insanın kendini ait hissetmek istediği yerler vardır. Bazen bir bar, bir kafe, bir sınıf bizimde kendimizi o stada ait hissetmemiz mümkündür.

Oyuncular değişir, başarılar elde edilir yada her şey kötü gidebilir. Ufak bir ihtimal takımın amatöre düşmesi hatta çökmesi bile söz konusu olabilir, ancak Kocaelispor taraftarı, stadın ismi cismi hatta kendisi bile değişse dahi orada olur. Her maçta kendi sahamızda değildir elbet. Deplasmanlara gideriz. Onun havası bambaşkadır. Gidiş – dönüş yoludur aslında deplasmanın zevkli kısmı. Deplasman otobüsünün tadı ayrıdır; şarkıyla , türküyle , sloganla , tezahüratla geçtiğin yolları inletirsin adeta. Takımını deplasmanda da yalnız bırakmazsın.

Deplasmanda kaç gol yesek bile, dönüşte başımız ve omuzlarımız dik şekilde geri dönmenin olgunluğunu yaşarız (o an fark etmesek bile). Zaten deplasmanda atılan gol veya goller hatırlanır hep. Mesela ; üzerinden epey sene geçmesine rağmen o meşhur İngiltere – Türkiye maçında yediğimiz fark değil Ünal Karaman’ın uzaktan çektiği ve direkte patlayan şutu anlatılır.

Kocaelisporluysanız maçın başlamasına saatler kala hazırlıklarınızı yaparsınız ve ilk günkü gibi midenize giren heyecanla karışık karın ağrısı , kramplar maç sonuna dek sürer. ( hani öss gibi sınavlardan öncede olur) Beklide çok fazla para saçarak toplayabileceğimiz kaliteli oyuncularımız olmadığı için böyle strese gireriz. Birer platonik aşığızdır aslında tribünde hepimiz. Beklide mazoşistlik bu ama, sonucunu beş yaşında veletin bile bildiği takımı tutmaktansa kabir azabını tribünde yaşamak başkadır.

Kocaelispor..

Doğru düzgün kadrosu , teknik ekibi , stadı , yönetimi , forması-ürünleri , taraftar grubu , gazetede dergide televizyonda yer almayan haberleri dahi olmasa, bilmelisiniz ki bu takım sadece sizin gözünüzün içine bakar. Önemli olan şiddetin, pisliğin, fanatizmin, şikenin, holiganlığın, paranın ve gücün karşısına dikilip taraftar duruşuna sahip olmaktır.

Kocaelisporlu olmak : mağlubiyette dahi umutla bakabilmektir ileriye!!

Saygı , sevgi…

2 yorum:

Kly dedi ki...

Kocaelim hayat sensin, dünyam sensin, her şey sensin..
Gelecekse tüm acılar, biz hazırız senle gelsin..
Bu sevdadan vazgeçersek ALLAH belamızı versin !!!

Dobrowski dedi ki...

dün akşam hayrettin albayrak'ın programında olanlardan sonra yıkıldım resmen. acılar daha nasıl gelecel bilmiyorum