8 Ekim 2011 Cumartesi

Türkiye FK

Ülkemizde yolların ortasında rögar kapakları olmazsa olmazımız. Türk insanını, türk mimarisini, şehir planlamasını tanımada; ilerde toplum bilimciler, belki daha ilerde tarihçilerin yararlanacağı bilgilerdendir. Belki bin yıllar sonra bile bizi çözmek için kafa patlatacaklar, Toplumumuzu çözmeye çalışırken, Turist Ömer’in Zıt dediği komputer gibi çıldıracaklar.


Çünkü insanları çıldırtacak o kadar saçma sapan şeyler yapıyoruz ki, daha kötüsü bi çoğumuz artık alıştığımızdan bunlar normal gelmeye başladı.
Mesela Siyasette avrupa bildiğinin istemesiyle, birliğe katılabilmek için yaptığımız değişiklikleri; hayatımıza, toplumumuza yansıtmak, çarkları o kurallara göre döndürmek değil de avrupalıya o kurallara uyuyormuşuz gibi göstermek asıl yapmak istediğimiz. Yani adamların karşısına geçip kuralları yerine getirdik, artık koltuk altımızdaki defterde notumuzu aldık diyoruz ancak arka bahçede hiç öyle değil.

Futbolda uefa kriterlerine uymaktan bahsediyoruz. Neemiş uefa kriterleri? kimsenin umrunda bile değil aslında. Önemsediğimiz şey, kendi düzenimizi bozmadan bu işten nasıl sıyırılırız? Tezgahımızın önünü kimse kapatmasın, ne istiyorlarsa hallederiz rahat olun kardeşim tavırlarındayız. Şikede bile, herkes yapıyor biz niye yakalanıyoruz? diyoruz.

Herkes Hiddink’e yükleniyor. Korkak bir futbol oynatmış, ruhsuz bir takımmışız, ne biçim kadroymuş falan filan. Biz gerçekleri görmekten kaçtığımız için, evin tek erkek çocuğu gibi pohpohlanmaya alıştığımız, yaptığımız her hatanın üzerini örten arkamızı temizleyen birisi olduğu için hiç sorun yokmuş gibi yaşıyoruz.

Her milli müsabakada, sadece futbolda değil, her milli mücadelede oynadığımız oyunu kimse umursamıyor artık. Savaşabiliyor muyuz? Buna bakılıyor ki çoğu spor yazarı kullanıyor bu tabirleri. (savaşmak, ısırmak) hayvan mıyız acaba?


Sporcuların hedeflerinde istanbul takımlarına tranfer olmak, transfer ücretiyle araba almak, gol krali olmak, milli takıma seçilmek, üniversite kapısından döndük belki yeşil sahada yırtarız diyerek, hedefleri bu şekilde koyarak nasıl kendilerini ileri götürecekler acaba? Hamit’in maç sonunda söylediği sözleri dün akşam dinledikten sonra aklıma bir post yazmak geldi. Biz çocuklarımızı spor yapan nesiller olmaktansa, izleyen nesiller olsun diye maçlara bedava bile alıyoruz. Sanki o stadyumların bir çekiciliği varmış gibi. Hangi anne baba çocuğunu alıp güvenle deplasman maçına gidebiliyor? Bırakın deplasmanı, iç saha maçına gittiğinde endişe etmiyor? Stad tuvaletlerine girebiliyor? Yeme içme gibi ihtiyaçlarını karşılayabiliyor? Ya bizden kapıda toplanan bozuk paraları, içeride satılan simit sonrası geri alıyoruz. Neye yaradı şimdi bu güvelik uygulamaları? En basit uygulamamız bile böyle saçma!
Sporcu yetiştirme spor yapan gençlerle olur. O çocukları, yırtıp futbolcu olur, ferrari alırsın diye motive edersek. sonucunda dün akşamki gibi bir tokat yediğimizde, o çocuklara kızmaya hakkımız yoktur. Sporu sadece, spor yapmak olarak göremediğimizden hiçbir halt olamıyoruz maalesef.



Bir yabancı ülkemize gelip, bizim alıştığımız tepki vermediğimiz, saçmalıkları söylediğinde ise hemen ona giydiriyoruz. Hiddink, Fatih Terimvari olup egomuzu okşamadığı, insanımızı gazlamadığı,pohpohlamadığı, doğruları söyleyidiği için kızıyoruz.

Yurt dışına giden futbolcularımız oluyor mesela arada sırada, son olarak Tam Saha röportajında Umut Bulut anlatmış, oralara gidip farklı gelen şeyleri söyleyen her Türk futbolcu aslında farklı gelen şeylerle daha iyi anlatıyorlar futbolumuzun ne kadar futbol olmadığını. Bir başka örneği sadece futbol olarak değil, toplum olarak ne halde olduğumuzu anlatabilen bir haber vardı geçenlerde burada. Sadece sporda değil, yeni nesilleri yetiştirmede komple bir değişim yapılmalı. Sistemli geri zekalı insan yetiştirme çiftliğine doğru gidiyoruz.




Dün akşam maçı canlı izlemedim, gece tekrarı yayınlandı baktım biraz. Maç sonu Podolski'ye ve Löw'e yalvaran, elalemin şeyiyle gerdeğe girmeye çalışan ne kadar pis bi millet olmuşuz. Eline mikrofon alanı ekrana çıkartmışlar, o da normal gerçi yukarıda bahsettiğimiz gibi bir millet oluyoruz işte. Yazık!


Bu kadar zaman yazmamışız, blogu geçiştirme bir kaç post atmıştık. Bu da nasıl başladı nasıl bitti. =)

Hiç yorum yok: