31 Aralık 2009 Perşembe

yeni yıla dair korkular


atık kimseye güvenemez olduk taraftar olarak.
her söylenen yalanmış gibi geliyor bana.
dönüp dolaşıp, daha önce gerçekleşmemiş aynı lafları duyuyorum.
avukatlara güveni kalmamış bu klübün.
"lisans borçları ödenecek" diyen herkes gözüme şüpheli geliyor.
hep bi yardım kampanyasından bahsediliyor bi türlü gerçekleşmedi.
en son Cemal Derya ve Mehmet Açık tarafından bir adım atılmış şuan en güvendiğim olay bu olmuştur.
lisans borçları ödenip, saçma sapan veremli oyuncular transfer edilmesi.
alınan oyuncularla küme düşülmesi ve paralarının ödenmeyip seneye bir lig daha düşme tehlikesi.
bu yönetimin belediye başkanının kapısını aşındırmaya başlaması sonrası, belediye başkanının klübü küçük düşürücü açıklamalar yapması. (alıştık gerçi)
tekrar serhan gürkan dönemi (kabus)
Taner Gülleri nin transfer edilip, sakatlık sonrası eski performansını sergilemeyip tribünler tarafından yuhalanması.
Başka seyircisiz maçlar.
Playoff oynayıp süper lige çıkma umutları.
Küme düşülürse bilmem kaçıncı taraftarın tesisleri basma hadisesi.
Muammer Çelik'in Serhan yönetimindeki para mevzusu.
Kaç haftadır maç yok, köfteci adalıda yok.

Geleceğe dair bir kaç korkumu yazayım dedim. umarım sorun çıkmaz herşey güzel olur bizim için.
herkese sağlıklı ve huzurlu bir yıl dilerim efendim.
Sevişin gitsin.

20 Aralık 2009 Pazar

Kaptan Varsa Umut Vardır



ilk yarıyı güzel kapadık. bu sezon kayseri erciyes maçından sonra ilk kez, "galibiyeti kaçıran taraf bizdik" lafları işittik. devre arası lisans sorunlarını çözüp kalmalı bu ligde. Bu mücadeleyle playoffun ucundan tutmalı hatta mucize yapıp.

Kaptan varsa, Umut vardır!
Adamsın Serdar!

16 Aralık 2009 Çarşamba

Cebeci İnanü Stadyumu

Tedavi öncesi
Öğrencilik yıllarında gittiğim, ezbere bildiğim stadı yenilemişler. Tam anadolu futbol takımı stadyumuydu. Tahta oturma yerleri vardı mesela. her tarafta demir vardı. Ayrıca bu stadın üstü tek kapalı olan tribünü deplasman seyircisine ayrılıyordu. hala öyle midir? bilmiyorum. Skor tabelasında ne zaman gol olsa bi abinin kafasını görürdük. önceleri asaş, sonra oftaş gol attığında adam el sallıyordu millete. bu amatör ruhu severdim.
gençlerbirliği futbolcuları klüp eşofmanlarıyla bu stada gelip maç izleyebilirler mesela, şahit olmuşluğum vardır. cavcav başkan kodoman havasıyla yanınızdan geçip gidebilir. ancak 19 mayıs stadına gittiğinizde sizi tanımaz. =)
maçın görüntülerini çeken kameraman sizinle beraber aynı tribünden çekmek zorundadır maçı. ettiğiniz küfürlerin hepsini sonradan dinleyebilirsiniz.




Tedavi Sonrası

Plastik koltuklar yapılmış, 6500 adet. Şu petrol tükenseydi iyi olurdu. sıkıldım şu plastikten.
Ve o abinin işine son verildi. elektronik skor tabelası geldi. artık gol olduğunda orada "gooll" filan yazan. hiç samimi değil.






Bu post Ozan başkana ithaf edilmiştir..

15 Aralık 2009 Salı

1. Lig 16. Haftanın Enleri

Her yerde görüyorum haftanın takımıydı, topçusuydu. Madem takip ediyoruz ve bu ligdeyiz. bizim niye seçmeye hakkımız yok!

Haftanın Takımı: Kocaelispor

Bu zor günde, bu şartlarda galip gelmek. Belkide taraflı davranıyorsun diyeceksiniz, ancak bu kadar şanslı ve amatör bir takım daha var mı? 2. galibiyetimizi almışız, elbet hakkı bu takımın.

Haftanın Topçusu: Yunus Altun ve Serkan İrdem

Yunus'u unutmaya başlamıştık, tabi bunda tv yayını v.s. büyük etken. Kendini hatırlattı bu hafta. 3 gol birden attı Rize kalesine. Ayrıca Rize kalesinde Bursaspor dan tanıdığımız bir isim var; Yavuz Eraydın.

Serkan İrdem ise kaçırdığı gollerle gönüllerde taht kurmuştur. 54 numaralı formayı hak ettiğini kanıtlamıştır adeta.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Kurtuluş Savaşı



Kocaelispor 1 Mersin İdman Yurdu 0

Uzun zaman olmuştu, seyircisiz 2. maçımızda tvden de olsa izleyebildik maçımızı.
Kurtuluş Savaşı diye yazıyordu yerel basın. Cihat Hoca ; Allah bu şehre bir daha bu günleri yaşatmaz umarım diye açıklama yapıyordu maç sonu. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk'ün dediği "Allah bu millete tekrar istiklal marşı yazdırmasın" dediği gibi.
Çok benziyor halimiz kurtuluş savaşına ufak bir umuda tutunmaya çalışıyoruz.
Dün ilk yarı o kadar kötü oynadık ki, hatta oynamadık. Sağolsun Mersin İdman yurdu forveti 54 Serkan İrdem o kadar gol kaçırdı ki. Mersin taraftarları kahrolmuş, saç baş yolmuştur. Sakaryalı Serkan’a teşekkür ediyoruz. Maçın adamı bizim için Kalecimiz Metin Erol oldu. Ancak maça damgasını vuran kesinlikle Serkan İrdem olmuştur.

Bol yağmurlu, çamurlu mücadelede ilk yarı kabus gibiydi bizim için. Sağdan, soldan, ortadan her yerden ve orta sahasıyla beraber kalabalık geliyordu Mersin. Kornerleri kullanan onlardı, gol kaçıran onlardı. 8 şutları vardı ilk yarı sonunda. Bizim sadece 2.


İkinci yarı gol yememe umudumuz vardı ama atmak hiç aklımıza gelmiyor, birbirimize söylemeye bile çekiniyorduk. Takıma ikinci yarının ilk on dakikası sonrası bir şeyler olmuştu sanki. Turbo çalışmış motor devri artmıştı. Hatta orta sahada pas dağıtıyorduk göl gibi bir sahaya rağmen. Top kaybı yapmak o sahada çok normaldi onu bile ikinci yarı az yaptık. Biz ne kadar Uğur Daşdemir gelecekte çok iş yapar dediysek o her maç giderek kötü oynamaya başlıyor. Yine çok top kaybetti. Solda Gökhan ona göre daha iyiydi. Çamur deryası sahada Serdar ileride tek başına savaştı çoğu zaman. Bu yaşında, bunca gencin içinde bizi şaşırtarak, mücadelesiyle takımı da gazlıyordu adeta. Yaptıkları her yanlışta gençlere fırça atıyordu sahada.

Öyle bir pozisyon var ki bu maçta. Anlatmak çok güç. Serdar hareket etmeyip esas duruşta beklese, gol olacak. Kale çizgisiyle arasında 20 santim bile yok belki. Top üst direğe çarpmış üstüne geliyor. Topa vurmak için hamle yapıp ayağını kaldırdığında, top ayağının altından kaçıyor. O yüzden diyorum esas duruşta beklese hiç oynamadığımız bir maçta ikinci yarı golü bulup belki de galip gelecektik. Saç baş yolduk bu pozisyon sonrası. Serdar “ne oldu?” dercesine şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu pozisyon sonrası. O bile nasıl gol olmadığını anlamadı.



Pozisyonun ardından takım daha çok istemeye başladı. Demek oynayabiliyormuşuz! diye düşündüm. Yine çok iyi değildik ama orta saha kanatlar, hatta sağ-sol bekler rakip kaleye gitmeye çalıştı. Sonunda penaltı oldu. Serdar penaltı pozisyonunda sakatlanıp çıkınca, penaltıyı kim atacak şimdi? diye endişelendik. Kalecimiz Metin atsın istedi gönül ama sakata gelmemek lazımdı. Onur Alkan topu aldı dikti penaltı noktasına. Genç yaşına rağmen kendinden emindi. Kafede herkes ayakta. Top direğe çarptığında kalbim sıkıştı cümle kuramadım. İnanır mısınız millet seviniyor ben tepki veremiyorum. Top dışarı gitti sandım. Yanımda Gökay vardı. Baktım seviniyor, birbirimize sarıldık. Son dakikalar yine kabir azabı gibi geçse de, kalecimiz Metin’in her yerinden öpesimiz gelse de hiçbir şey bizim 3 puan almamızdan daha güzel olamazdı. Her şeyi unutup acaba süper lige çıkabilir miyiz? Diye düşünmeye bile başladık. Hayallerimiz olmasa olmaz!

Maçın adamı: 54 Serkan İrdem

13 Aralık 2009 Pazar

Adamsın Kuran Çarpsın



41 - Serdar Topraktepe

12 Aralık 2009 Cumartesi

Yeni Başkan Muammer Çelik


Şu sıralarda başlayacak olan Kocaelispor kongresinde başkan seçilecek isim Serhan Gürkan yönetiminden bildiğimiz Muammer Çelik.

O dönemin as başkanı Muammer Çelik, şimdi başkan olacak. Serhan Gürkan yönetimindeyken icraatlarını epey eleştirmiştim burada. İyi niyetli bir insan, ancak profesyonel klüp yönetimini başarabilir mi bilemiyorum. Takım içi moral motivasyonun üst düzeyde olacağı kesin onun başkanlığında. Geçmişte olanlar bunu gösteriyor bize. Onun gazıyla oynayan futbolcular gördük.

Serhan Gürkan’la kavgalı ayrılmışlardı yönetimden, Muammer Çelik’in klübe borç verdiği parasını alamaması vardı. O para için basın toplantısı düzenlemişti. “ben en büyük hatayı haziran ayındaki kongrede yönetime girmekle yaptım. Ama paranın esiri oldum. Çünkü, benim kulüpte alacağım vardı. Şimdi ise hala istifa etmemekle de en büyük hatayı yapıyorum.”
“612 bin YTL alacağımı almadan istifa etmiyorum. Bu takım için şampiyonluk uğruna her şeyimi feda ettim. Eğer, bundan bir menfaat sağladığım ispatlansın, İzmit'in ortasında kendimi asarım” demişti.

Şimdi başkan oluyor, klübün hiçbir geliri olmadığı gibi borç içinde. Elbette kendi cebinden para vermesi gerekecek, tüm yöneticilerin ve kendisinin. Peki paraya sıkışırsa ne olacak? Artık as başkanda değil. Çıkıp, paramı geri verin diyemeyecek? Her şey iyi olsun istiyorum ama çok soru işaretleri var kafamda.

Ek olarak şunu da belirteyim, eşek yüküyle parası olan bir abramoviç gelmeyeceği için, bu klüp için en ideal başkan o gözüküyor o ayrı. Taraftarın inandığı, şehrin sevdiği bir isim.
Hayırlı olsun..

11 Aralık 2009 Cuma

Kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlar(mı)dır?


Piknikte Dömivole kitabında yer alan Murat Odabaşı yazısı:


Taraftarlık gerçekten tanımı zor yapılır bir kavram. Aşık olduğu renkler için ölmek, hiçbir karşılık beklemeden takımını sevip sahip çıkmak, sesi kısılıncaya kadar destekleyip onunla gülüp onunla ağlamak. Buz gibi havada pankart asmak sonraki bir haftayı hasta yatağında geçireceğini bile bile yağmur altında takımını desteklemeye devam etmek. Cebindeki son kuruşu ile okulda defterini evde annesini bırakıp bir kişilik yerde iki kişinin oturduğu köhne otobüslerle deplasmana gitmek. Endüstriyel futbol kavramı ile birlikte maça biletini alıp girmek, lisanslı ürünleri alarak takımına destek olmak... Ya futbolcusuna ana avrat küfreden, eline geçirdiği herşeyi sahaya fırlatabilen, gol attığında sevinçten yediginde üzüntüden koltukları kıranlar... Onlar bir avuç kendini bilmezde olsalar(!) bu kavramın içinde yer bulurlar. Ama şurası çok nettir ki taraftar olmak 90 dakikanın çok ama çok ötesindedir.

Türkiye'de 60 li, 70 li yıllarda kulüplerin esnafın ve şehrin önde gelenlerinin karşılıksız desteği ile ayakta durduğu, evinin çatısındaki kiremiti satıp deplasman parasını çıkaran taraftarların tasvir edebileceği amatör ruhtaki bu düzen çarkın içine çeteleri, mafya babalarını alarak birazda magandalaşarak 80 li yılların geçiş süreci sonrası 90 lı yıllarda endüstri rüzgarına da yenilip kendi canavarlarının doğuşuna engel olamadı. Yüzyılın sonunda ise deniz bitmişti. Yöneticilerin bir koyup beş alma hevesinde olduğu genelde rant için yöneticilik yaptığı, futbolcuların artık futbolu iş olarak gördüğü, taraftarın maça beleş girmeyi en büyük başarı saydığı bu düzen borç batağı içinde kulüpler yarattı. Denizin bittiğini gören siyasiler, sanayiciler, mütahitler bir bir izleyici konumuna geçmeye başladılar. Aslında izleyici pozisyonunda olması gereken taraftarlar ise birden kucaklarında borç içinde kulüpler buldular. "Yönetim istifa" sloganları ile kaybedilen maç sonrası taraftar dokunulmazlığına sığınan taraftarın ise deniz bittiği için izleyici pozisyonuna geçen yöneticilerinde işine soyunmak zorunda kaldığı bile oldu.

Türk futbolunda bunun ilk örneği Bursaspor tribününden gelen radikal grubunun kurucularından Recep Günay namıdiğer Papazçeşmeli Hatçe Recep başkanlığındaki taraftarlardan oluşan yönetimin Bursaspor yönetimini alması oldu. 16 Haziran 1999'da Bursa'da çok ilginç bir kongre yaşandı. Cavit Çağlar'ın baskanlığa aday olmak için başka aday olmaması şartını öne sürdüğü süreçte Yaşar Öztürk ve Muzaffer Önadım da aday olunca Cavit Çağlar adaylıktan çekildi. Gelen baskılar sonucu Yaşar Öztürk geri adım atarken Muzaffer Önadım adaylığını geri çekmedi. Taraftarlar da bu adaylığı içine sindiremedikleri için kongre günü anlık bir kararla genç Bursasporlular derneği başkanı Recep Günay başkanlığında bir liste oluşturdu. Asıl amaçlarının kulübü daha iyi yönetecek ehil ellere teslim etmek oldugunu ve yönetim olarak ilk kararlarının olağanüstü kongre olacağını açıklayınca 124 oya karşılık 370 oyla Recep Günay başkanlığında taraftar listesi yönetimi devraldı. Başkanlığa seçilen Recep Günay, konuşmasında kendisinin emanetçi olduğunu söyleyerek "İlk fırsatta yönetimi toplayarak yeniden kongre kararı alacağız ve kulübü bu işi daha iyi yapacaklara teslim edeceğiz" diye konuştu. Bu hareket camiadan da büyük destek bulurken ilerleyen günlerde olay renk değiştirdi. Herkes yeni kongre ve daha güçlü bir aday beklerken Recep Günay başkanlığındaki taraftar yönetimi devam kararı aldı. Kulübü taraftar zihniyeti ile yöneten Recep Günay, Murat Sözkesen gibi yıldız futbolcusunu Istanbul takımlarına satmayıp, deplasman takımı taraftarına daha pahalı bilet satarak taraftarın gönlünü okşasa da alınan başarısız sonuçlar sonunu hazırladı. Ligin 14. haftasında 10 puanla 16. sıradayken 19 Ocak 2000 de kongreye gitme kararı alındı. Başta bu kongrede de tekrar aday olacağını açıklasa da Erdogan Bilenser'in karşısında aday olmayarak koltuğu devretti. Daha sonraki yıllarda 20.11.2004 de yapılan kongrede tekrar yönetime aday olmasına rağmen önceki kötü tecrübeden dolayı Erkan Körüstan karşısında 400 oya karşılık 292 oyla bu sefer başkanlık koltuğuna oturamadı. 07.06.2006 tarihinde yapılan kongre öncesi "Bursaspor'un çaresiz kalmaması için tepki olarak başkanlığa aday olduğunu" açıklayan Günay, Levent Kızıl adaylığını açıklayınca bu kararından vazgeçti.

Anadolunun diğer bir köşesinde 2003 temmuzunda ise Eskişehirspor kayyuma gitmek üzereyken kulüp 1965 liler derneğinin yaptığı zamanında hareketle sahipsiz bırakılmıyordu. Kulüp yönetimine kimse aday olmayınca dernek başkanı Mustafa Akgören söz alarak "Bizler uzun yıllardır bu takımın, bu kulubün peşinde maddi ve manevi herşeyimizi verdik, ama gel görki bu durumda Eskişehirspor elden gitmektedir. Bizler buna musaade edemeyiz. Eğer hiçbir aday yoksa, eğer bu kulüp kapatılacaksa, bizler, 1965liler Derneği olarak bu onurlu göreve talibiz. Fakat yönetimi aldığımızda geriye yönelik borçları ödemeyeceğiz" şeklinde bir konuşma yapınca son cümleninde etkisiyle kongre birden hareketlendi. Kulisler sonucu eski başkan Ali Çelikoğlunun yeniden liste hazırlayıp sunarak yeniden başkan seçilmesiyle kongre son buldu.


2005 yılı Haziran'ında ise Kocaeli'de benzer bir olay yaşandı. Kimsenin aday olmak istemediği, eski başkan H.İbrahim Saral'ın devam etmeyeceğini açıkladığı kongreye Kocaelispor taraftarı cebinde listesi ile geldi. Bunun üzerine Eskişehir'dekine benzer şekilde eski başkan H.İbrahim Saral yeniden listesini onaylatarak yönetime devam etti. O gün taraftarın bu yaptığı blöf olarak görülse de bir yıl sonra taraftar yetersiz gördüğü iki başkan adayına restini çekti, daha güçlü adaylar çıkması adına kongrenin ertelenmesini ve adayların çekilmelerini önerdi. Bu öneri yanıtsız kalınca tamamı taraftardan olusan Kocaelisporlu Taraftarlar Derneği başkanı Cemal Derya başkanlığındaki liste ile seçime katıldı. Taraftar listesi adına söz alan Mehmet Açık, "Diğer adayların iyi niyetinden şüphemiz yok ama biz bu kulübün gerçek sahipleriyiz. Kulübün daha kötüye gitmesine göz yumamayız. Bu yüzden yönetime adayız. Önümüzdeki hafta büyük bir miting yaparak şehrin dinamiklerini harekete geçireceğiz ve uygun adayı işaret edeceğiz. Onunda bu görevi reddetmeyeceğini umuyoruz. Daha sonra asıl yerimiz olan tribünlere döneceğiz" diyerek amaçlarını ortaya koydu. Osman Nuri Yaman'ın 61, Vedat Özgünhan'ın 22 oyuna karşılık 99 oyla Cemal Derya Kocaelispor kulübü başkanlığına seçildi. Bursa örneğinde oldugu gibi Cemal Derya "Haddimizi biliyoruz, biz Kocaelispor'un önünü açacak bir oluşumun gerçekleşmesi için gerekeni yapacağız ve uygun kişilere devredeğiz" diyerek amaçlarının kulübü yönetmek olmadığını deklare etti. Kongre'de işaret edilen kişi olan Mehmet Tüysüz sağlık gerekçeleri ile bu görevi kabul etmedi fakat Bursa'daki gibi fikir değişikliği olmadan 1 ay sonra yeni yönetim oluşturulup kulüp yerel yönetiminde desteğini alan Mustafa Ekşi başkanlığındaki yeni yönetime devredildi.

Dernek statüsündeki takımlar taraftarın tepkisini ortaya koyabilecek kongreler yaşıyorken şirketleşmiş kulüpler bu konuda o kadar şanslı değillerdi. Göztepe, Vanspor, Adanaspor gibi takimlar inanılmaz bir hızla alt liglere düştüler. Vanspor amatöre kadar düşüp tasviye edildi. Adanaspor taraftarı ise bu çöküşe bir dur demek adına "Yeni Adanaspor" fikrini ortaya çıkardı. Biz bu çöküşe dur diyemiyorsak kendi küllerimizden kendi Adanaspor'umuzu yaratırız fikri çerçevesinde oluşturulan bir kurulla bu hareket yönlendirildi. 2005-2006 sezonunda amatör ligdeki Seyhan Belediyespor'un adı “Yeni Adanaspor” olarak değiştirilerek ilk hamle yapıldı. Fakat yükselme grubunda Talasspor engeline takılınca 3. lig hedefi gerçekleşmedi. Bu beklenmeyen başarısızlık sonrası taraftar tekrar gerçek Adanaspor çevresinde birleşti güçlü bir kadro ile yeni sezona girdi.

Tepkilerin yönü farklı olsada Adanaspor'da yaşanan bu olayın bir örneği de futbolun beşiği İngiltere'de yaşandı. 1998 yılında medya patronu Rupert Murdoch'un BSkyB'i Manchester United'ı almak için teklifte bulunanca kulüp hissesine sahip taraftarlar iki gün içinde kendilerini “Murdoch'a Karsi Shareholders United” oluşumu içinde buldular. Olaya devlet el koyup Sanayi ve Ticaret Departmanı tarafından bu satınalma engellenince bu oluşum büyük bir zafer kazanmış oldu. Takımlarını korumak için Murdoch'a karşı elde ettikleri bu zafer sonrası adlarını “Shareholders United” 'a çevirerek ilerde gelebilecek bu tür tehlikelere karşı organize bir resmi kimliğe kavuştular. 2004'te ise Amerikan işadamı Malcolm Glazer Manchester United'i almak için teklifte bulundu. Yönetim, Glazer bu satınalmanın büyük bölümünü borçlanarak yaptığı için bu teklifi geri çevirdi. Yönetim kurulunun bu ilk teklifi reddetmesi Shareholders United için ikinci zafer anlamı taşıyordu. Fakat Glazer çabuk pesedecek gibi görünmüyordu. 12 Mayıs 2005 te J. P. McManus ve John Magnier ile anlaşarak %28.7 oranındaki hisselerini ele geçirdi. Bu anlaşma sonrası %57 civarına erişen hissesi Harry Dobson'ın hisselerini de alınca %62'ye daha sonra yaptığı satınalmalarla da %71.8 e ulaştı. Daha sonra topladığı hisselerle bu oranın %75'i aşması Manchester taraftarı tarafindan kurulan Shareholders United oluşumu için sonun başlangıcı oluyordu. Bu oran Glazer'in Manchester United'i borsadan çekebilecek güce geldiği anlamı taşıyordu. Glazer bununla da yetinmeyip oranını 97.3 e yükseltti ve tüm kontrolü ele geçirdi. 22 Haziran 2005 te ise kulübü Londra Menkul Kıymetler Borsasından çekerek bir devri sonra erdiyordu. Kulübü kurtarmaya taraftarın finansal gücü yeterli olmayınca çeşitli protestolar, boykot ve gösteriler yapılsa da sonuç değişmedi. Aslında daha önce de bu tip satınalma örnekleri yaşanmıştı ama Glazer'ın satınalmayı tamamen ticari bir alişveriş olarak görmesi taraftarı deli ediyordu. Buna tepki olarak Adanaspor'daki gibi yeni bir takim kurma fikri ortaya çıktı. 4000 den fazla taraftar 100.000 £ gibi bir rakamı finanse etti. Bu yeni takımın ilerde Manchester United gibi olmaması için 1£ bile katkı sağlayanın eşit oy hakkına sahip olduğu bir yapı kuruldu. 2005 haziranında takımda denenmek için 900 kişi başvurdu ve bunların 17 si takıma seçildi. İlk hazırlık maçında stadın kapasitesi olan 2590 bilet yok sattı. Premier ligin 9 kademe altından lige kabul edilen “United of Manchester” ilk sezonunda bir üst lige çıkmakta zorlanmadı. 2009 yılında ortalama 5000 seyirciye oynamayı, 2012 de 10.000 kişilik yeni stadına kavuşmayı hedefleyen taraftarlarda bu hedefe çok uzak görünmüyorlar. En son WilliamsBMW ile yaptıkları sponsorluk anlaşması ilerde endüstriyel futbolun hedefi olabileceklerini gösteriyor olsa da su an bir başkaldırışın simgesi olmaya devam ediyorlar.

Yine bir İngiliz takımı olan Wimbledon taraftarının yaşadıkları ise hiçbir taraftarın yaşamak istemeyeceği cinsten. Kulüp Norveç Konsorsiumu tarafından satınalındıktan sonra kulübün Londra'daki rekabet içinden sıyrılamadığı düşüncesi ile daha çok gelir kazanmak adına Dublin, Belfast yada Cardiff'e taşınması fikri etrafında yoğunlaşıldı. En son en uygun yer olarak Milton Keynes'e taşınmasında karar kılındı. Taraftarın büyük tepkisine rağmen takımın Wimbledon'a 115 kilometre uzak bir yere taşınmasına federasyonda onay verince taraftar birden ortada kaldı. Taraftarlar bu olaya karşılık 2002 yılında “AFC Wimbledon” takımını kurarak İngiliz futbol piramidinin 8. seviyesinden yeniden başlama kararı aldılar. Taraftarların kurduğu birlik Wimbledon futbol kulübünün geçmişte kazandığı başarıların taraftara ve şehre ait olduğu söylemiyle bu hakları geri almak için ciddi bir baskı yarattı ve yeni adıyla Milton Keynes Dons kulübü , kulübün kupalarını,isim hakkı ve domain adlarınını bile yeni kurulan AFC Wimbledon'a vermek zorunda kaldı. AFC Wimbledon ilk kurulduğu sene başarı yakalamasa da bir sonraki sezon rekorlar kırarak iki sene üstüste bir üst lige terfi etti. 2005-2006 sezonunda ise playoff yarı finalinde bir üst lige çıkma şansını kaybetti. Taraftarsız yeni adıyla Milton Keynes Dons'un iki alt lige düşüp, küllerinden doğan taraftarın takımı AFC Wimbledon takımının ortalama 3000 kişiye oynayıp iki kere terfi etmesi taraftarın bir kulüp için ne kadar önemli olduğunu da göstermiş oluyordu.

Ne demiştik... Taraftar olmak 90 dakikanın çok ama çok ötesinde iş biletini alıp maçı izleyip bir sonraki maçta görüşürüz diye ayrılacak kadar basit olmuyor. Aslını söylemek gerekirse bu örneklemeleri yaparken kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlar(mı)dır gibi bir söylem etrafında dolaşmak gibi bir niyetim vardı. Ama taraf olmak taraftar olmak beni kendimce bir sonuca yönlendirdi. Ben yinede sorumu sorayım? Kulüplerin gerçek sahipleri taraftarlar(mı)dır?

9 Aralık 2009 Çarşamba

Beşiktaş 1 CSKA 2


Üniversitede ev arkadaşım benim gibi futbol, basketbol, voleybol, f1 ne olsa izleyen bi adamdı. çok iyi anlaşmamızın başlıca sebeplerindendi bu.
ortak at yarışı ve iddaa oynardık sürekli. at yarışında onun yazdırmadığı attan, iddaa da benim yazdığım maçtan yatardık hep.

Beşiktaş maçına güvenip "banko alır heralde, o kadar mal değildir, elindeki şansı kullanır" dedim herkese. maç oynanırken, daha gol olmamışken aklıma üniversite yıllarında ev arkadaşım geldi. "mal mısın o takıma oynanır mı?" deyişi gözümde canlandı..

8 Aralık 2009 Salı

Hatırladınız mı?

6 Aralık 2009 Pazar

Gol olur



Sahadan.com dan canlı maç skorlarını takip edeyim dedim. bu gözüme çarptı. nasıl bi maç bu? 7 dakikada 3 gol 1 kırmızı kart. yok artık! niye yayını yok bu maçların diye isyan ediyorum!

dipnot: Maç sonucu Fethiyespor:2 - Denizli Belediyespor:2
4.dakikada Fethiye öne geçiyor, 6. dakikada Denizli eşitliyor. 9. dakikada CM efsanesi sayılabilecek Murat Deniz atıyor Fethiye 2-1 öne geçiyor.
Denizli 7.dakikadan itibaren 10 kişi oynuyor, Fethiye geri kalır mı? 58 onlarda 10 kişi kalıyor.
Ne mücadeleler oluyor, ben ise hafta sonu bi tek Köln maçını izledim, uykum geldi..

2 Aralık 2009 Çarşamba

TFF bizi gözetliyor


Giresunspor
Kayseri Erciyesspor

Kocaelispor
Kardemir Karabükspor

Adanaspor
Konyaspor

Fenerbahçe
Kasımpaşa

Sarıyer
Göztepe

Bu takımların taraftarları, geçtiğimiz hafta trilyon bile verselerdi takımlarını tribünde destekleyemezlerdi. Alın size futbol! Ne ceza(!) ama; sahayı seyirciye kapama. Birileri olay çıkardı diye niye ben takımımı izleyemiyorum. Lanet gelsin! ya seyircisiz maçlarda gazeteciler, kameramanlar sahaya atlasa, birbirine girse çatara çutara. o zaman neyi kapatacaksınız? televizyonları mı?

Yeter, biri TFF ye kapama cezası versin!

inadına Körfez!



Kodosk

1 Aralık 2009 Salı

Aynı film: Trabzonspor


"Sylva'ya, çocuklarının gidebilmesi için Trabzon'da uluslararası bir okul olduğu söylenmiş. Böyle bir okul yoktu"

zamanında istanbulu gösterip "burası trabzon" diyerek transfer yapıldığınıda duymuştuk. Hugo Broos memleketine döndükten sonra Tranbzonspor'u anlatmış. Buyrun tamamı burada Zaten müslüman değildi, üstüne üstlük saygı da duymuyordu di mi daha önceki röportajı hemen çarpıtılmıştı, her yabancının islamiyet hakkında söyledikleri çarpıtıldığı gibi. Şimdi bütün Trabzon, gitti iyi oldu diyordur. Paraları olmasa çoktan bizim halimize düşerdiniz diyorum.

Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorlar; Şenol Güneş. Onun arkasından Fatih Tekke ve Gökdeniz. Önce kurşunlayıp sonra seviyoruz diye tribünlerden bağırıyorlar. Geri döndüklerini düşünüyorum, 3 maç sonra yine ıslıklanırlar.

30 Kasım 2009 Pazartesi

Seyircisiz?!




Kocaelispor: 1 - Karabükspor: 5

Seyircisiz maçta, otobana çıkıp takımı desteklemeye çalışan Kocaelisporlular! Bayram günü yine kahrolduk. ilk golü attığımızda radyonun başında sevinirken bile buruktu içim, sonumuzu biliyordum ama 5 çok oldu.

29 Kasım 2009 Pazar

Adalet hiç öyle adaletli bir şey değil


Seyircisiz futbol mu olur allasen. Bu ceza filan olamaz, insanları futboldan soğutmak olabilir. Seyircisiz maç, tvden izleme şansı yok! ee ne diye oynuyorlar bu adamlar. kimseler görmesin, kimseler duymasın diye mi bütün muhabbet? olayları çıkaranlara ver cezayı, klübün ne suçu var? hadi bizi geçtim karabüklülerin ne suçu var adamlar hiç bir olaya tanık bile değillerken cezaya dahil oluveriyorlar. onlarında seyircisi izleyemiyor maçı. bariz, ülke olarak beceremediğimiz bi olay adalet!. Bugün maç var, biz ismetpaşa stadına gidemiyoruz. otur evde izle o da yok. Ee ben desteklediğim takımı ancak tesislere gidip antrenman yaparken mi görebileceğim?

bayram tatilinde yurt dışından veya başka şehirlerde yaşayıp gelen kocaelililer nasıl üzgün. Kırk yılda bir geliyoruz ona maç denk geldi ama gidemiyoruz diye kahroluyorlar. Öbür tarafta bütün federasyon çalışanlarının yakasına yapışacağım efendim. Haberiniz ola..

27 Kasım 2009 Cuma

biliyorum işte

dün akşam zap yaparken Rıdvan Dilmen'i Ntv harici bir kanalda gördüm şaşırdım. baktım bi programa konuk olmuş, ilk kez görüyorum programıda fazla kalamadım bilgi filanda veremeyeceğim hani. şu dumuru anlatayım dedim. programın taş hatun kadrosunu dolduran ablamız konuşuyor "ben futbolu aslında diğer kadınlara göre çok daha iyi biliyorum. mesela ofsayt nedir, taç nedir, strafor nedir hepsini biliyorum"
gülüşmeler
"yaa santrafor işte.." kır dizini otur evinde hanım abla, konuşmadan önce daha güzeldin be!



bu da Rıdvan Dilmen hatırladınız di mi?

iyi bayramlar

Şekerlerin içinden en güzelini şeçebilmeniz ümidiyle, iyi bayramlar!

bir bayram sabahı açın mustafa kandıralı dinleyin.
http://fizy.com/s/1aib98

26 Kasım 2009 Perşembe

herkes için premier

Günü bombası, sabah Erman mesaj yollamış;
Digiturk fatura ödüyorum. ablam orta yaşlı. adamın biri soruyo, spormax ta hangi kanallar dahil?
abla cevap veriyor;
ingiltere premier ligi, almanya premier ligi, italya premier ligi..

çok güldüm sabah sabah.
bana bak bana! her lig premier olacak..

23 Kasım 2009 Pazartesi

Severken Öldürmek



Taraftar, yönetim kim için söyleyeceğim bilemedim. İkisine de uyuyor bizim durumumuzda. Hani ayı yavrusunu severken öldürürmüş ya tam o işte olan.
Bu yönetim hakkında pek bir şey yazmadım şu ana kadar. Çok istiyordum başarılı olmalarını, hala da istiyorum ama kongre kararı alındı. Gidiyor yani bu yönetim. Yerine kim gelecek mevzusundan önce neler oldu ona bakalım..
Bu yönetim son 4 kongrenin 3ünde aday olmuş kazanamamıştı. Hep istemiştim kazanmalarını, inanıyordum Kocaelispor sevdalıları olduklarına. Şuan yönetimde olan Murat Aykan ve Furkan Akyol yazdıklarıyla güzel şeyler düşündüklerini belli etmişlerdi. Yazdıklarıyla diyorum çünkü yönetici olmadan önce her gün Körfez org forumda yazılar yazıyorlardı. İşte, bol paralı klüplerde görülemeyecek yine bize has bir olay. Kötü diye söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Yöneticilerin aynı zamanda taraftar olması niye yanlış olsun ki?

2-3 aylık bu yönetim ilk başta şirketleşme işine el attı. Kocaelispor A.Ş. kurup klübe kalıcı gelirler getirmek istiyorlardı. Bir şirket kuruldu ama Kocaelisporla tek bağlantısı şirket yöneticilerinin Kocaelispor Klübü Derneği yöneticileriyle aynı olması. Yani bir şirketleşme var ama klüp hala dernek, bu şirket ayrı bir şirket, onun üzerinden kazanılan paralar derneğe bağışlanılıp gelir elde edilecek. Böylece gelen paralara haciz konulamayacak. Şirket kurulması yerel gazetelerde “bütün fabrikalar sıraya girdi” manşetleriyle haberlere konu oldu. Sonunda yöneticilerin boynu bükük açıklamaları “bu kentte bir iş yapmak istiyoruz ama bütün kapılar belediyeye çıkıyor”.
Bir yöneticinin söylediği:
“1.KOCAELİSPOR TARİHİNDE KULÜBÜ BORÇLANDIRMADAN ÖDEMELER YAPILIYOR

2.KOCAELİSPORLU FUTBOLCULAR DAHA LİG İN BAŞINDA HEMDE OYNAMADAN MAÇ BAŞI HARİÇ BÜTÜN ÖDEMELERİNİN TAMAMI NI BİR SEFERDE ALIYOR”
Bu açıklamanın ardından bir hafta geçmeden futbolcular antrenmana çıkmıyor. Paralarını alamadıkları için protesto ediyorlar.
Düne kadar deplasmanlara bile bizim deplasman otobüslerine benzer arabalarla giden, futbol öğrenip bir klübe kapağı atar mıyım diye bakan, alt yapıya çoğu torpille girmiş çocuklar kazan kaldırıyorlardı. Hayatlarında belki bir daha bu ligde oynayamacak olmalarına rağmen gider yapıyorlardı. Başkan çıkıp “futbolculara ceza vereceğiz” dediğinde doğru bir cümleyi yanlış durumda söylemiş oluyordu. Üç kuruş para vermediğimiz adamlara ne cezası verecekti? Ceza verilecekse klüpten atılmalıydı hepsi. Herkesin ağzında “genç çocuklar ne yapsınlar” tamam yetenekleri belli ama bu yaptıkları sonrası benim için bitmiştir bu genç çocuklar. Belki birilerinin gazına geldiler, başkalarının lafını dinlediler ki bu büyük ihtimal. Ne halt olursa olsun yetenekleri fazla olmayabilir ama bu çocukların fizik güçleri, çoğu bank asya takımından daha iyi. Top kapıp rakibi bozuyorlardı, bu olay sonrasında sahada hepsi yürümeye başladı. Başkanda sözünün arkasında da durmadı zaten. İyiden boka sardı işler..

Futbolcular basın toplantısı yapıp yönetimi eleştirmeye başladı artık. Futbolculara verilen çeklerden para alınamamış. Lisansı çıkarılmayan tecrübeli(!) futbolcular ayaklanmış onlarla beraber oynayanlarda. Cem Sinan Vergül’ün dediği “genç arkadaşlarımız benden dolmuşa binmek için yol parası ister hale geldiler” gibi bir şeydi. O anda bu yönetimin gideceği kesinleşmişti zaten.
İyi niyetle her şey hallolmuyordu maalesef. Yönetim : “BİZ GÖREVE GELDİĞİMİZDEN BU GÜNE KADAR HERKESE ÖDEMELERİMİZİ YAPTIK.” Diyordu bağıra bağıra ama futbolcular eylem yapıyordu. Yine taraftar kandırılıyordu işte.
“ben tüm yazdıklarımı belgeleri ile isteyene gösterebilirim” dedi yöneticinin biri, istedim ama bir belge göstermedi bana. Ödemelerin yapılacağı sırada Nenad Jestrovic’in fifaya başvurduğu ve birkaç gün içinde borç ödenmezse klübün puan silinmesine kadar giden cezalar alabileceği gerçeğiydi. Futbolculara verilecek parayı oraya verdiler muhtemelen. Zaten ellerinde fazla nakit olmayan yönetimde böylece ters köşeye yatmış oldu. Hiçbir şey planladıkları gibi gitmedi. Gelmesini planladıkları paralar gelmedi, para verilecek yerler her gün çoğaldı.
Klübün doğalgaz, elektrik, su borcu 2trilyona yakın. Normal bir ikinci lig takımı için, bir sezonluk deplasman masraflarını karşılar herhalde bu para. Ardından ulusal gazetelerde manşet oluyoruz ki biz buna çok alıştık artık tepkisiz olduk.
“Kocaelispor tesislerine haciz geldi”
“Kocaelispor un doğalgazı kapatıldı”.

Serhan Gürkan yönetiminden sonra gelen kim olursa olsun (Abramoviç gibi bi adam hariç) böyle apışıp kalacağını kestirebiliyordum. Ancak bu kadar kesin konuşup, işleri halledememeleri bu yönetimin en büyük eksisi oldu. Bütün paralar eksiksiz yatırıldı diye açıklama yaptıktan sonra, paraların yatmadığı anlaşılınca kimsenin güveni kalmadı.
Hele sezon başında klüp yararına bir yardım gecesi düzenlenecekti ki tam bir fiyasko oldu. Serhan Gürkan dan böyle şeylere alışık olduğumuzdan pek tepki çekmedi ama bu yönetimin yediği ilk goldü. Ünlü bir şarkıcı getirip İzmitli kodamanlardan para toplama kampanyası diyebiliriz bu olaya. Tabi millet ver ver bir numara görmeyince şişti artık para vermiyor, artık inandırıcılığı kaybeden bir klüp ve kimse güvenmiyor. Sadece 35 kişi bilet almış geceye gelmek için. Para kazanılması planlanan gece, bu şartlarda düzenlendiği taktirde, sanatçıya parayı cepten vermek gerekiyor epey zarara uğruyor, iptal ettiler.

Dün akşam Furkan Akyol’un röportajını izledim tv41de. Gerçekten çok üzgün ve bitkin görünüyordu. İyi niyetli ama istediğini yapamamanın verdiği bi hüzün vardı. Furkan Akyol yazmıştı: Mahcubiyet de erdemdir.

Basının bu yönetime saldırdığını da biliyorum. Çoğu gazete ve gazeteci istemiyordu zaten bu yönetimi.O yüzden hep eleştirdiler. Hatta taraftar derneği bile mecbur kaldığı için destek vermişti. Çünkü Lisans borçlarını ödeme sözünü vermişti bu yönetim. Ama Lisans borçları ödenmeyip, işler kötü gitmeye başlayınca taraftar tesisleri basmıştı. Ne kadar basmadık ikna etmeye gittik denilse bile, haberlerde görünen basılmıştır. bence klüp tarihinin en kötü olaylarından biridir bu. Klüp binasının içine giren taraftarlar bağırıyor “istifa!” diye. Binada bulunan yöneticiler odalarından çıkamıyorlar, korkudan “toplantıdayız” diyorlar. Resmen makara konusu olduk eşe dosta. “Bak sizinkiler çıkmış antrenmana” diye kafa buluyorlardı. Serhan Gürkan döneminde bile böyle bir işe kalkışmamıştı bu taraftarlar. Davids olayını söylemiyorum bile.

Yeni yönetim kurulması için Sefa Sirmen ve İbrahim Karaosmanoğlu arasında gidip geliniyormuş. İşte beni asıl üzen mesele Kocaelisporumu yine siyasetçilerin kucağına oturtmaktır. Lanet olsun. Gerekirse amatöre düşelim, bu borçları 10 senede kapatamayalım ama şu işe siyaseti bulaştırmayın! Ben tribünlerde “büyük başkan” tatavaları duymak istemiyorum artık!

Herkes sevdiğini söylüyor ama herkes zarar veriyor bu klübe. Yeni yönetim gelecekmiş, varsın gelsin. Kimseye inancım kalmadı benim. Formamı atkımı giyer, tv başında veya tribünde oturur izler ağlamaklı olurum.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Rahatsız olamazsın lan!


"Bana bak bana! sen kim oluyorsun lan!"

diye devam edip, taşlamaya, linç etmeye kadar devam eder bu, bu ülkede. "Sabah 5te ezan sesiyle uyanıyorum" demiş veya dememiş Hugo Broos, bir belçika gazetesine verdiği röportajda. hemen olay olmuş.
Yabancı bi ülkeye gitsem, her sabah kilise çanı çalsa ve beni uyandırsa ki her sabah çalan bir şey değil, ben sinir olurum. o sabah siniriyle küfür bile edebilirim hatta. bu adamdan rahatsız olmamasını nasıl bekleyebiliriz? "Ben öyle demedim, yanlış tercüme edilmiş" demesi tırsmasından değil (ayrıca tırsması gerekir) beyefendiliğinden olmalı. Evime yakın bi cami olduğundan ben bile rahatsız oluyorum bazen, evin içinde ezan okunur gibi oluyor. Hemen faşist islamcı kesiliyor bu memleket böyle durumlarda. olmaaz van minit!

16 Kasım 2009 Pazartesi

Antonio De Nigris



Hangi ölüm zamanlı olabilirki.. Uyurken rahatsızlanmış, kalp krizi.

14 Kasım 2009 Cumartesi

Hanımın bile Çiftliği var, Vassell otelden atılıyor


Ankaraspordan sonra Ankaragücününde içine etmeye giden Gökçek ailesi işini iyi yapıyor.
Sezon başında, Vassell bu lige geldiğinde çok sevinmiş, bolca gol atmasını Ankaragücünün başarılı olmasını temenni etmiştim. Sezon başında transfer edilirken bir ev tutulacağı söylenmiş Vasselle. Ev tutana kadar otele yerleştirmişler. Ev tutulmamış tabii, yönetimsel sorunlar filan bu olayla kimse ilgilenmemiştir. güvenip, para verip bakkala bile göndermeyeceğiniz adamlar klüplerimizin başına geçince böyle şeyler oluyor. Ne büyük terbiyesizliktir, otel parası verilmediği için, otelden çıkarıyorlar. Ne utanç ama. Bu olayda utanması gerekenler değildir utananlar. Olan yine taraftara olmuştur. Çok yazık. 100. yıllarında ne başarılar göreceklerdi oysa, en azından vaad edilen oydu.

Guardian haberi Darius Vassell evicted from his Turkish hotel diye vermiş.
Vassel : 'My heart tells me to stay here and play football for the fans but my bags are all packed and I wonder sometimes whether I should go back home. But I hope somebody will explain what is happening.’

10 Kasım 2009 Salı

Mustafa Kemal ATATÜRK


Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size,
Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ...

9 Kasım 2009 Pazartesi

8 Kasım 2009 Pazar

Kocaelispor - Kartalspor Maç Sonu


Kocaelispor 0 - Kartalspor 0

önceki sezon oynadığımız maçı anlatmıştım. böyle olacağı belliydi.
kaybedilen 2 puanla kalmadı ve birde kaybolan arkadaşla maçı bitirdim. maç öncesi iki nefes duman çekince, maç içinde emniyet amirine gider yapıp sövüp sayınca, dışarıya davet(!) edildi baturman.. geçmiş olsun diyorum. uzun süre sonra dağ tarafına girmemiz yaramadı. bide direkteki kartal bayrağı yalan oldu.

5 Kasım 2009 Perşembe

Bakmaya doyaman

Sefalet


Dün futbolcular antrenmana çıkmadı. Para alamadıkları için protesto ettiler. Basın açıklaması sırasında Cem Sinan'ın söylediği durumu nasıl özetliyor. "dün benden 1.5tl isteyen arkadaşımız oldu, dolmuşa binmek için.."

4 Kasım 2009 Çarşamba

Yok Artık! edit: yokmuş



Kocaelispor taraftarları tesisi bastı

edit: işten gelir gelmez korfez.org forumda ne oluyor ne bitiyor olayına girdim. öğrendiğim bu yönetimin futbolculara 5 kuruş vermediği ve bazı futbolcuların yol paralarının bile olmadığı, tesislerin halinin rezalet, güvenliklerin bile tesislerde donla gezebildiği gerçeğiydi. bu kadar rezillik sonrası futbolcular ve Cihat Hoca istifa edecek haberini alan hodri tayfası klübe gidip hepsini ikna ediyor. "Kartal maçına sizin için çıkacağız" diyorlar. Çok karışık işler içindeyiz. Paraşütsüz düşüşteyiz maalesef..

bu işler narin.. Beşiktaş 0 - Wolfsburg 3


Sabah 8:30 akşam 8 mesaisi sonrası evde ayaklarımı uzatıp, elimde çay futbol izlemek istiyordum. Ofiste 5 kişiyiz 1 beşiktaşlı var ve hiç ümidi yoktu dün akşam sorduğumda. Fenerli olan wolfsburgluyuz bu akşam diyor, Trabzonlu olan pek sallamıyor, Galatasaraylı olansa ben uyurum izlemem diyordu. Bana sorduklarında wolfsburg fark atabilir ama beşiktaş gol atabilirse o da fark atabilir, çok acaip iki takım demiştim. hafta sonu wolfsburg - mainz maçını izlerken, genel kanı beşiktaş inönüde bu takımı yener banko 1 oynayındı. Defansı çok dengesizdi.

dün akşam maça beşiktaş hızlı başladı aslında ama orta saha ile forvet arasında hiçbir numarası yoktu. soldan ibrahim üzülmez, içerde birine çarpıp gol olur mu? diye yaptığı ortalar. tabata ve fink'in bikaç şutu dışında bi numarası yoktu. Hele ilk yarı Hakan Arıkan gelen her topta akıllara liverpol maçını getirtti.
Beşiktaş tribünleri 2. gol sonrası, tamda bunu beklermiş gibi etki-tepki prensibini yüzüstü bırakmadan yönetim istifa diye bağırdılar. Ne kadar haklılar tartışılır hele kendi futbolcularını ıslıkladıkları dakikalar eziyet gibi gelmiştir sahadakilere de, tribündekilere de. Başka puan alır mı Beşiktaş? Zor görünüyor.


ekleme: maç içinde aklıma kazınmasına rağmen nasıl unutmuşum: Kurtlar Vadisi Özetsiz ekranlara gelecekmiş kaçırmamalıymışız.

3 Kasım 2009 Salı

Devler Ligi öncesi Kocaelispor da



Son anda elimizden acun kaptı, formayla resim bile çektirmiş. para olsa şuan bizim kadrodaydı Sertan. Süper Ligin devler(!) takımıydık geçen sezon, bu sezon para olsa yine farklı olmayacaktı. Şimdi firarda acunun programında halı sahada oynuyor.
fotograf çok uzak değil, eylül başında çekilmiş. Doğru tercihi yapmış Acunu seçerek. tıko para alır, hacizdi filan uğraşmaz.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Serhan Gürkan'ın son bombası

Serhan Gürkan son yıllarda klübü en fazla batıran adam, bu kesin. Sağlık problemleri ayağına kaçtı. Belediyenin verdiği trilyonları ne yaptı şimdilik bilen yok. Hangi borç kapandı? o da yok. Tesislerin çimlerini bile biçtirmemiş adam. Son bombası dediğim yeni ortaya çıkan bi olay.

Yeni yönetim Buca maçı sonrası göreve başladı, yani bu sezonun ilk maçı sonrasında. o sıralarda Çatak/Van da kamuflajlı olduğumdan pek takip edememiştim. takım 4-0 kaybetmiş, gençler olur böyle şeyler demiştik. tamam yine yeniliyoruz 3-4 yiyebilirizde ancak buca maçındaki olayı dün öğrendim ve oha dedim.

Kocaelispor, Bucaspor maçına nasıl kadro kurmuş dersiniz? Normalde teknik direktör elindeki oyunculara göre kadro kurar di mi? bizde ne olmuş? Forması olan futbolcu oynamış.! Yani klüp o kadar aciz ki elindeki futbolcuların bazılarının forması yok. Teknik direktör oyuncuyu oynatmak istiyor buca maçında ama adamın forması olmadığından bakıyor kimde forma var o oynuyor. zaten o maç td. de tribündeydi.

lan bileydim evdeki formamı verirdim klübe.

1 Kasım 2009 Pazar

bize göre haftanın bankoları

Denizlispor v Büyükşehir Bld. 1 PATLADI

üst bitme ihtimali de var bu maçın. denizlinin artık galibiyet alması lazım. ibb de hatırladığım kadarıyla kart cezalıları vardı, sanırım 3 oyuncu. ibrahim akın filan oynamıyor.

Gaziantepspor v Diyarbakirspor alt PATLADI


Gençlerbirliği v Manisaspor 1 PATLADI


Kasimpaşa v Eskişehirspor üst PATLADI


Spartak Nalchi v Kuban 1 OH

Spartak baskanıyla görüştük. bu maç bizim, haftanın bankosu dedi. 1.80 ganyanı var, evini sat arabanı sat yatır dedi.

Bucaspor v Giresunspor 1 TUTTU


Körfez Bld. v Gebzespor 1 PATLADI

Kayhan Çubuklu eşliğinde Köfrez coşuyor.

Karabükspor v Karşiyaka 1 TUTTU


içinden seçin ayırın oynayın, kupon yatarsa küfür etmeyin..

edit: demekki o kadar da anlamıyoruz bu işte..

31 Ekim 2009 Cumartesi

Ege Görgün Röportajı

Uzun Paslar, Ege Görgün ile röportaj yapmış. japon kale ekibi olarak yine bir ilke imza atamamanın verdiği hüzünle okudum röportajı. okuyunca hüznüm daha da arttı. bir körfezli olan Ege Görgün verdiği yanıtlarla bize bizi anlatıyor adeta. hüznüm onunla bikaç futbol sohbeti yapamamak. Oturup iki bira içilebilecek bir abimiz olduğunu daha iyi anlıyoruz röportajda. Buyrun Kocaelispor hakkında söylediklerini aldım buraya.

*Gelelim Kocaelispor'a. Sizi tanıdıktan sonra Kocaelispor dendiği zaman aklıma Ege Görgün geliyor.
Benim için gurur vesilesi olsa da, Anadolu takımları için üzücü bir durum. Bir ben çıkıyorsam, bu ülkede dört büyük takımın dışında bir takım hakkında yazacak, o yazıyı yayınlayacak ve o yazıyı okuyacak fazla adam yok demek ki. Ben yalnızca bana fırsat verdiklerinde en iyi bildiğim şey hakkında yazdım. O da Kocaelispor’un geçmişi ve Kocaelisporluluk’tu. Diğer Anadolu takımlarının da varlığını, büyüklüğünü hatırlatmaya çalıştım elimden geldiğince. Kendiliğinden haklı bir mücadelenin içine girmiş oldum böylece. Anladım ki aslında futbolun kendisinden de büyük bir mücadeleydi bu. Adaletsizlik, haksızlık, biat etme kültürü, şuursuz kazanma hırsı, sürü kültürü hayatın her köşesine sızmış tabi futbol da nasibini almış. Bunlara karşı mücadele etmek her insanın görevi. Mücadele ettiğimiz cephe futbol olur, ya da bir başkası.

*Malum, Kocaelispor çok kötü gidiyor. Bank Asya sınırları içerisinde kurtulmasının yolu var mı sizce yoksa Göztepe ya da Sakaryaspor'un çektiklerini Kocaelispor da mı çekecek?

Kocaelispor’un geleceği için çok karamsarım. Göztepe, Sakaryaspor, Karşıyaka ya da Zonguldakspor’un durumuna düşmemiz için bütün şartlar oluştu. Daha doğrusu şartlar insanlar tarafından yaratıldı. Değerlerin dejenerasyona uğradığı günümüz sosyal yapısında insanların daha fazla güç, daha fazla para için yapmayacakları şey yok artık. Bu türden adamları bir de kulübün başına getirirseniz olacağı budur. Bakın bu takımların hepsinin geçmişinde mutlaka böyle adamlar çıkacaktır. Böyle adamları kontrol edebilecek bir sistem geliştirmeli Federasyon, diyeceğim ama Federasyonlar da tam tersine bu tarz adamların yolunu açıyor.


devamı burada

nedir ortak yönleri?

KASIMPAŞA
KOCAELİSPOR
MANİSASPOR
MKE ANKARAGÜCÜ
ÇAYKUR RİZESPOR
DİYARBAKIRSPOR
DENİZLİSPOR
DARDANELSPOR
KONYASPOR
GENÇLERBİRLİĞİ
TRABZONSPOR
SARIYER
ESKİŞEHİRSPOR
GAZİANTEPSPOR
ADANASPOR
KARŞIYAKA
BURSASPOR
SAMSUNSPOR
ANTALYASPOR
MALATYASPOR

ipucu: 20 takım. bir süper star ?

30 Ekim 2009 Cuma

Şaşırmaya gerek yok


D Smart’ın spor kanallarında Bank Asya 1.Lig’de 10’ncu hafta maçlarını izlerken, gözlerime inanamadığım görüntülere rastladım. Adana 5 Ocak Stadı’nda oynanan Adanaspor-Altay maçı sırasında Adanaspor tribünlerinden Altaylı futbolculara resmen kaya parçaları atıldı. Taşlarken biri Altaylı futbolcunun sırtına geldi, futbolcu yere yığıldı. Kocaman kocaman taşlardı. Hani insanın kafasına, yüzüne falan gelse Allah göstermesin ölüm bile olabilirdi. Bunca yıldır bu meslekteyim, o kadar maç izledim böylesine ürkütücü bir olay görmedim. Spor sahasında adam öldürmeye tam teşebbüs etmek gibi bir şey. İnsanlık dışı bir olay. Kaya parçalarını sahaya atanları şiddetle kınıyorum. Elleri kırılsın inşallah. Sahaya kaya parçası atan veya atanların tespit edildiğini sanıyorum. Çünkü kamere görüntüleri var. Bu kişi veya kişilerin adam öldürmeye teşebbüsten yargılanmaları, en ağır cezaya çarptırılmaları gerekir. Bu zihniyetteki kişi veya kişiler bir saha spor sahalarının önünden bile geçirilmemeli.


Hayrettin Albayrak'ın bugünki yazısından bir parça. olayları bende görmüş, hiç şaşırmamıştım. Kamera görüntüleri var taş atanlar hakkında gereken işlem yapılacaktır laflarına filan hiç inanmıyorum. bizim tribünde maçlara girme yasağı alan adamlar yine maçlara giriyor mesela. dağda askeri vuran adama bişey yapılmayan memlekette futbolcuya taş atılınca niye şaşırılıyor? doğru mu? değil elbette ama niye şaşırıyoruz?

27 Ekim 2009 Salı

bi siktir git



iyi bir oyuncu, kağıtları eline aldığında aşağı yukarı hesaplar, el hangi oyunu oynar? yıllarca öğrenci evinde sabahlara kadar ne kingler oynayan bu bünye, şimdi bakıyor bakıyor "bi siktir git!" diyor. gel de anla bu takımı. Rıfkı elimizde patlıyor, son iki diyoruz en büyük sayı bizde kalıyor. taraftar çıkar peşinde, yönetim değişti onlarda herşeye iyimser bakmaya çalışıyor. raylar yok, tren güzel güzel gidiyormuş gibi davranıyorlar. enayi yerine konmak ne kötü. ve ben hala, acaba hafta sonu konya deplasmanına kaçabilir miyim? diye düşünüyorum.

23 Ekim 2009 Cuma

trabzoncell kocaeli şubesi


trabzonspor resmi sitesine bakıyordum. Ömer Aysan Barış'ı transfer etmişler mi doğru mu haberler diye, bakayım dedim.

'Kocaeli de hattını biliyor' başlıklı haberi gördüm. Yarın Alanzinho ve Ceyhun Gülselam İzmit e geliyormuş. Kocaelide çok karadenizli olduğundan, mantıklı. Adamlar trabzon dan kalkıp izmit'e geliyorlar, biz dergimizi bile 3. sayıdan sonra göremiyoruz..

20 Ekim 2009 Salı

Kargaya yavrusu Şahin görünürmüş



deplasmanda pazartesi maçlarına gitmemiz çok zor. iş güç, askerlik derken içerdeki maçları izleyebiliyoruz henüz bi deplasman yapamadık bu sezon.

tribün havasına girebilmek için atkımızı polarımızı giydik çıktık dışarıya maçı izlemek için mekan aradık. giderken "en azından bir puan" diyorduk, anadolu takımı teknik direktörü misali. bu sezon sadece Giresun maçını izlemiştim. o maçta takım çok kötüydü. genç takımımız çok tecrübesiz olduğunu ve top ayaklarına geldiğinde panik yaptıklarını görmüş epey üzülmüştüm. tabii ki normaldi 90-91li çocuklar ve ilk defa böyle bi ligde oynuyorlar. Lig demişken bank asya ligi o kadar kalitesizki asıl ona üzülüyorum. bu ligde biraz iyi oynasak ilk 6ya girmemiz çok basit.

maçın başında kornerden bi gol yedik. daha başlamadan 1-0 geriye düştük, şok olduk. kornerde o kadar net anlaşıldı adam paylaşmayı beceremiyoruz henüz.
başlama düdüğüyle beraber "körfezim bak işte.." diye başlayan taraftarımız gol olmasına rağmen hiç susmadı. az sayıda olmalarına rağmen kadir has stadının boş olmasından mıdır akustiği iyi diye mi çok iyi geldi sesleri. zaten deplasmana gidip ses tellerine zarar vermeden dönüldüğünü bilmiyorum o da var tabi.
golden sonra şaşkınlığımız 10 dakika kadar sürdü. tabi erciyesspor un hücum oyuncularının iyi verkaçlarını hatırlatmak isterim. topa saldıran gençlerimiz savunmada ilk dakikalar sıkıntı yaşadı. istekli oluşları her topa atlamalarından belliydi. daha sonra orta sahada çok koşup baskı yaptığımızdan erciyes topu şişirmeye başladı. orta alanda epey top kazandık. sağ kanatta Uğur Daşdemir solda Gökhan Meral göze batan adamlardı. soldan Gökhan ın ortasına Hamza kafayla dokunda, arka direkte Uğur çok akıllıca sağ kanattan içeri girmiş ve kafa vurmak için orda bekliyordu golü attık. sonrasında erciyes in orta sahası baskımıza fazla dayanamaması, ileri uçlarına hiç top götürememeleri başladı. Bu sefer Uğur sağ kanattan dibe indi pes deki gibi ortaladı arka direkte Serdar Topraktepe bom boş golü yaptı. erciyesli futbolcuların suratlarından anlaşılan; maçın hiç beklemedikleri bir skora geldiğiydi. golün peşinden hiç durmadı ataklarımız. eskiden olsa "öne geçmişiz hemen geri yaslanalım" mantığıyla saçmalardık. Cihat Arslan'ı tebrik ederim böyle bi saçmalık yaptırmadı en azından ilk yarı. kornerden gelen topa bomboş vuran Emirhan kaleyi tuttursa 1-3 yapıp rahatlayacaktık 41. dakikada. ilk yarının sonunda Serdar sağ kanatta aldığı topu soldan kaçan Gökhan ın önüne attı ceza sahası içinde top önünde bomboş, kaleciyle karşı karşıya kalan Gökhan, topu direğin üstünden dışarı vurdu. Bu çocuklardan böyle bir oyun beklemeyen bizler üzülsek mi sevinsek mi bilemedik.

Devre arası sigara içmeye çıktık ve genel kanı bu takıma bi forvet ve orta saha alsak 2. yarı ligin tozunu attıracağımızdı. Uğur un performansı bu maça kadar pek iyi değilmiş genel kanı bu ama daha ilk yarıda Uğur Erciyessporun sol kanatını dağıtıyordu. Yine de genç ve tecrübesiz olduğumuzdan her an tırsıyorduk bi hata yapabiliriz diye.

ikinci yarıya bir dönemin Kocaelisporlusu, vefanın tırışka olduğunu her gördüğümüzde hatırladığımız Erhan Yılmaz'ı oyundan çıkararak başladı Erciyes. 41 numaralı formayı giymiş 'belki tekrar döner paralarını alırım' diye. onun yerine 54 numaralı Emre girdi. Bu sakaryalı başımıza bela olur gibi geliyordu öyle de oldu. o girdikten sonra orta sahada dengeyi sağladı Erciyes. Serdar ın 30 metreden fazla mesafeden kaleye vurması, kalecinin topu kornere çelmesi. hemen ardından ceza sahasında kaleciyle karşı karşıya yine Serdar vurdu, kalecininde dokunduğu top direkle öpüştü. "bu pozisyonlar kaçar mı bee" diye isyan ederken çayı devirmişim. sanki çayı Serdar ın üstüne dökmüşüm gibi o dakikadan sonra bi işlevi olmadı. tabi yaşı, fiziksel şartları bildiğimizden normal oyundan düşmesi. Serdar oyundan düşünce, top orta sahayı geçer geçmez kaybetmeye başladık. öyle olunca Erciyes kanat bekleri ileri çıkmaya başladı. ona rağmen bu yaştan sonra defans olan Cem sinan topları iyi kesti. yine her topa bastık. inşallah bu çocuklar biraz tecrübe kazanınca bu kondisyonlarını korurlar. ardından yine bir korner oldu ve Erciyes yine kornerden golü buldu. sinirden çıldırdık. yine duran top yine gol. tek kale oynadık maçın büyük bölümünü ama futbol işte. adalet bile o kadar adaletli değil ki, futbolun adaleti olsun. golü yiyene kadar çok kapandık, birazda mecburiyetten. Serdar ın yerine ileri kimseyi alamayınca atılan her topu kaybetti serdar. Metmet Al'ın bi pozisyonu var ki topun direkte patlamasıyla, orgazm sonrası sigara yakmış gibi rahatladım. bizimkiler son dakikada bi pozisyona girdi ama ayaklarına dolaştı top. olmadı.. maç başlamadan "bi puan iyidir" diye düşünen bizler kafayı yiyecek gibiydik. bu futbola 3 puanı haketmiştik.

işte bi takımın alt yapısının önemi. sadece klübün parası kalmadığı veya transfer yapamadığı zamanlarda değil her zaman güvenmeli gençlere.

Kocaelispor - Kayseri Erciyesspor 2 - 2

17 Ekim 2009 Cumartesi

Aynı tas..



yeni yönetimden biri istifa ediyor. iki gün sonra öğreniyoruz 'Kocaelispor Dayanışma Gecesi' adı altında yapılacak -klübe hem maddi hem madevi destek verilebilecek bi organizasyon patronlar, iş adamları, siyasilere filan bilet satılıyor- sonra bakıyorlar "lan bu biletlerin hepsini satsak bile masrafı karşılamıyor, cepten para gidecek!." diyerek biri sıyrılıyor olaydan ve istifa ediyor.. Taraftar ise forumlarda geceye Bülent Ersoy mu gelsin Tarkan mı bunu tartşıyor..

15 Ekim 2009 Perşembe

Terimspor


Terimspor un bıraktığını yazıyor her taraf. ben inanmadığımdan hiç sallamıyordum taa ki Ermanistan a ilk golü atmamızdan sonra Terim in gözlerinin dolmasını gördüğüm ana kadar. "Bu adam bırakıyorum ayakları yapıp federasyonun 'ne olur bırakma' demesini bekliyordur" diye düşünüyordum. o duygu dolu anları görünce artık tereddütüm kalmadı bu adamı vazgeçirmeye çalışırlar..

12 Ekim 2009 Pazartesi

1956 şavrole tadında Serdar Topraktepe


Kelebek gibi uçup arı gibi sokmasa bile ruhu yeter..

11 Ekim 2009 Pazar

3 kafadan 3 puan

maç öncesi çenesuyunda buluşup oradan stada geçildi. Her maçın deplasmancısı batu, "olmadı olmayacak" erman, aşk adamı hakkı,rocker salih, benim birader falan hep birlikteydik öyle ki düğün telaşı sebebiyle yüzlerini görmenin pek mümkün olmadığı ozan ve kardeşi okan da tribündeydi.bir tek kandıralı yoktu tayfadan,yok yazıldı,devamsızlığı da kabardı kendisinin.... Diğer bir ilginç olay ise ellerindeki fotokopi biletlerle maça girmeye çalışan taraftarlardı ,sponsor biletinin fotokopisini çektirmiş abiler içeri girmeyi deniyorlardı... tabii yerseniz... Gelelim maça ; Maç hızlı başladı.İlk 7 dakikada Gaziantep BB biri direkten dönen iki net gol pozisyonundan yararlanmadı.Emirhanın yokluğunda defansın aksayacağı maçın başında belli etti kendini. Maçın zor geçeceği düşüncesinin verdiği endişe suratlara yansımaya başlamıştı ki daha önce hamzanın şık arapasında kaleci ile karşı karşıya kalan ancak top ayağına dolaşınca vuramayan kaptanımız Serdar Gökhan meral'in havadan kendisne gelen topa gelişine yaptığı çok hoş ortaya altıpasta kafayı vurup maçın seyrini bu golüyle değiştirdi. Golden sonra Kocaelisporumuz oyunu daha bir kontrolünde götürmeye başladı. GBB arada tehlikeli gelse de daha çok net gol pozisyonu bulan taraf Kocaelisporumuzdu. Özellikle Serdar'ın attığı golden sonra kaçırdığı iki net pozisyon var ki atsa fark gelirdi averajımız düzelirdi.İlk yarının son dakikasına geldiğimizde ise sağdan kullandığımız serbest atışı yine kafa vuruşuyla ağlara gönderen serdar Kocaelisporumuzun soyunma odasına daha rahat girmesini sağlıyordu. Devre arasında lisansları çıkmamasına ve federasyon kendilerine transfer izni verilmesine rağmen gitmeyen futbolcularımız ali bayraktar, tevfik altındağ ve emrah kol tribüne çağırılarak kendilerine teşekkür edildi. İkinci yarının hemen başında maçın adamı gökhan meralin premier ligde görülen türden şık ortasına kafayı çakan Onur Alkan Kocaelisporumuzu iyice rahatlattı ve bundan sonra oyun bizim istediğimiz gibi rölantide gitti, ta ki önde olduğumuz kısımlarda bile bizi çıldırtan garip hakem antepe garip bir penaltı verene kadar...ama antep penaltıyı da kaçırınca maç tam anlamıyla bize dönmüştü artık. yediğimiz saçma gol ve bir iki pozisyon dışında çok da sıkıntı yaşamadık. hatta yine hamza ile ,serdar ile,uğur ile , mehmet ile pozisyonlar harcadık. Tük üzüldüğüm şey Gökhanın sakatlanması oldu, göründüğü kadarıyla aşırı zorlanmadan kaynaklanan bir sakatlıktı. Maçın sonlarında rakip kaleci harun ile tribünlerin yaptığı makara da ilginç bir enstantane idi ... Sonuç olarak gençler kazanmayı öğrendiler, şimdi alışkanlık haline getirme zamanı ...

iman gücü


ankaragücüyle bi bağlantısı olduğunu düşünen veya "imangücü diye bi takım mı var?" filan diyen çıkmaması umuduyla böyle başladım.
ilk üç puanımızı aldık sonunda. ben maça gidemedim kandıralı olduğumuzdan yıllar sonra köye gittim orda kaldım 3 gün. yeşiller içindeydim. tek siyahlık kocaelispor un hali.. onun için cuma günü camiye gittim. hoca amin derken ben kocaelispor için dua ediyor buldum kendimi. millet cehennemde yanmamak için dua ederken, ben zaten yanacağımı bildiğimden belki kocaelispor kurtulur diyerekten... ve sonuç bu. sayemde ilk üç puanı üç golle aldık. hala maçın gollerini bile izlemiş değilim. dağ başında Gökay'dan aldım haberi, bi ara piiz sözüm olsun başkan..

8 Ekim 2009 Perşembe

Fani Madida



beşitaşlıların zenci forvet sevdasının filizlenmesine sebep olan adam desem yanlış olmaz heralde. "fani madida 90. dakika" şeklinde pankartlık söz geliyor aklıma hep amcam derdi sanırım bi maçta golü vardı son dakikada.

Madida dayanamamış türkiye ye geri dönmüş Sivasspor da yardımcı antrenör olmuş. Bülent Uygun sayesinde iyiden nefret etmeye başladığım Sivasspor a sempati duyma nedeni olabilir bu adam. nedense severdim ben bu keratayı..

Denizli nin yerine seneye beşiktaş başında görebiliriz kim bilir?

7 Ekim 2009 Çarşamba

alin verin kocaelispor a can verin


klubün her yerine haciz geldiğini hepimiz biliyoruz. elektriklerin kapatılması sonrası futbolcuların telefonlarını camide şarj etmeleri, fırıncının bile yöneticileri arayıp "verin artık şu ekmek paralarını" diye çemkirmesi ne hallerde olduğumuzun göstergelerinden sadece bi kaçı.

aklıma St.Pauli nin 2002 yılında çıkardığı "retter" yani kurtarıcı tişörtleri gibi bir kampanya yapılsa geldi. gerçi bizim ürünleri klüp satamıyor yine bir sürü sorun var ancak böyle şeyler yapılmazsa bu klüp hep gelen yöneticilerin, başkanların eline bakarsa sokakta kolasına maç yapmaya başlarız..

St. Pauli bu tişörtlerden 140bin tane satmış. üstelik bu kasabanın nüfusu 30bin civarında..

6 Ekim 2009 Salı

Natalie Portman

28 Eylül 2009 Pazartesi

Allah Sonumuzu Hayır Etsin ...

Adanaspor maçında arkadaşlarım deniz tarafı kale arkasına çağırdılar, maçı orada izledim.. Maç esnasında Paşa Grubu'nun olduğu yerde olaylar çıktı, tribün bir anda karıştı..

Bu akşam ki Giresunspor maçında maraton tribünündeydim, Hodri Meydan Grubu'nun içinde maçı izledim.. Maç esnasında Hyundai kale arka tribününde bulunan Paşa Grubu'nun içinde yine kavga çıktı, bu defa olay tüm kale arkaya yayıldı..

Neyse maç iyi kötü bitti, arkadaşlarla vedalaştıktan sonra 1 arkadaşımla beraber Yahyakaptan istikametine giden minibüsün birine bindik.. Daha bismillah; Buz Pateni pistinin orada ki üstgeçitin yanında minibüs durdu.. Şoför amcam para vermeden binenlerden para istemeye başladı, bu bir 5 dk kadar sürdü.. Ön tarafta ayakta gençli çocuklu 15-16 yaş civarında 15 kişi kadar vardı, arka tarafta da bir 10 kişi vardı.. Ön tarafkiler çarşı gençleri, arka taraftakiler Paşa ve Kanlıbağ tarafında oturanlar.. Ön taraftakilerden biri arkadakilere verin lan paraları gibilerinden 3-4 defa bağırdı, arkadan karşılık falan gelmedi.. Kimisi para verdi, kimisi param yok falan mevzu kapandı..

Minübüs hareket etmeye başladı leş gibi bira kokan, hap muhabbeti yapan, sağa sola salça olan, küfür karışık yüksek sesle konuşan grup İzmit Merkez'de Meslek Lisesi'nin önünde indi.. Daha öncesinde Merkez Bankası'nın orada da arkadaşım indi minibüsten..

Neyse bunlar inince arka taraftan Kanlıbağ ve Paşa tayfası minibüs boşalınca öne doğru geldiler.. Para muhabbetinde ki bağırmadan ötürü olsa gerek içlerinden birisi ''kalabalıklardı, elbet denk gelir bi yerde'' muhabbeti yapmaya başladı.. Neyse inecekleri yere geldiler, şoför amcam durdu bi anda minibüste pata küte sesleri.. Dışarıdan 7-8 kişi minibüsü tekmelemeye başladılar.. Hatta birisi minibüsün şoför mahalinde ki kapısına vurup aç sana lan kapıyı demeler, camdan şoföre vurmalar; içlerinden 1-2 kişi de arkadaşlarını yatıştırmaya çalışıyorlardı..
Şoför amcam da ben bunların yüzünden maça gelmiyorum işte gibi söylenmelerle yoluna devam etti..

Hani bir laf vardır; yapmadığım birşey için suçluyum, kendimi suçlu görüyorum diye.. Aynen öyleydim bu akşam hatta fazlasıyla..
Para toplama muhabbetinden tutun da minibüste ortamı rahatsız etmeden, şoföre ve minibüse saldırmalarına kadar..

Tek başıma olduğum için sessiz kalmayı yeğledim, çünkü içlerinden ne birilerini tanıyorum ne de onlardan beni tanıyan var.. ''Ahmet yapmayın ayıp oluyor, Ali sessiz olun vs.. '' desem.. Desem de olacağı minibüse ve şoför amcama hiç yokken olan şey gibi olurdu.. Minibüsün içinde kalabalıkta kim vurduya giderdim belki de..

Ama sonunda yaptığım hatanın yüzünden, yaşadıklarımı gördüğümden, sessiz kaldığımdan vicdanımla başbaşa kaldığımda içim içimi yedi ve hala da yemek te.. Maalesef bu olaylar olurken bir de bayan Kocaelispor taraftarı vardı bu olaylara şahit olan.. Sanki benim yüzümden minibüs o şekilde rahatsız edici hale geldi, kavga sanki benim yüzümden çıktı tribünde, sanki şoföre benim yüzümden saldırdılar gibime geldi..

Geleceğimizde ki gençlere, Kocaelisporumuzun gelecekte ki taraftarına bakınca utandım; biz bu muyuz, böyle mi olmalıyız diye..?

En fazla da sesimi çıkartmamamdan ötürü, tek olduğumdan benden 8-10 yaş küçük bana göre çoluk çocuk sayılabilecek gençlere prim verdiğimden, istedikleri gibi minibüste at koşturduklarından dolayı KENDİMDEN UTANDIM..

Çok değil; bir 10 sene önce ki ortama bakıyorum, bir de şimdi ki ortama..

Ne adam gibi maçını izleyen kalmış(tribün kavgası), ne adam gibi sessiz sedasız kimseyi rahatsız etmeden yolculuk eden kalmış(geleceğimiz dediğimiz gençlerimiz), ne büyüğe saygı kalmış (babası yaşında ki adama 8-10 kişi dalanlar), ne de sonunda ne olacağını düşünmeden hareket etmeyen delikanlı kalmış (ben).. Yazık ki ne yazık halimize.. :(

ALLAH SONUMUZU HAYIR ETSİN..


Tamer ARSLAN

27 Eylül 2009 Pazar

bağımlıyım sana


askerlik sonrası ilk resmi müsabakama çıkmak için bugün erkenden kalktım. daha maça çok var ama duramıyorum yerimde. bu genç takımı o kadar tanımasam bile sanki bana şimdiden enerji verdi.

bu akşam yine maratondayım gibi gözüküyor. "hey lan bana bak bana" , "bağırın ülen" lerin içine girmek istemesemde "bi bakalım nasıl ortam" diye gidiyorsunuz tribüne çıkamıyorsunuz sigara gibi bırakamıyorsunuz. eskisi gibi kavga gürültü olmuyor tribünlerde, hem herkes tanıdık.. maç öncesi iki piiz olmazsa olmazımız. çok büyük nimetmiş bunlar van da daha iyi anladım.. yenilsekte yensekte bu çocuklar bizi utandırmaz.

süper lige çıktığımız sezon bank asya da yine bi giresun maçında otobana çıkıp "efsane geri döndü" pankartı açmışlardı paşalılar. tribünde mest olmuştum. yine giresun rakip. süper lig hayal gibi dursada biz efsaneyiz!.

kombineler satışa sunulmuş

SEZONLUK KOMBİNE BİLET FİYATLARI

Kale Arkası Tribünü: 50 TL
Maraton Tribünü: 100 TL
Numaralı B Tribünü: 250 TL
Numaralı A Tribünü: 400 TL
VİP Tribünü: 1000 TL
Protokol: 2000 TL

23 Eylül 2009 Çarşamba

MENTOR GELİYOR...

Mentor geliyor

Kocaelispor Yönetimi, genç kadronun motivasyonuna yardımcı olması için mentor tutacak. Takıma psikolojik olarak destek verecek olan mentorun önümüzdeki günlerde göreve başlaması bekleniyor. Futbolcuların kötü sonuçlardan etkilenmemesi ve daha çabuk toparlanmasını sağlayacak mentor, teknik heyetin de işini kolaylaştıracak. Kocaelispor'da Teknik Direktörler Yılmaz Vural ile Fuat Yaman dönemlerinde de mentorlar görev yapmıştı.

Haber: Özgür Kocaeli 22,09,2009

Futbolun teknik,taktik,kondüsyonel yönleri olduğu kadar psikolojik yönü de çok önemli... Hele ki birden bu ateşten gömleği üzerlerinde bulan genç arkadaşlarımızın maç sonuçlarının abartılmadan derhal unutulup bir sonraki maç hazırlıklarına geçilmesi maç içerisindeki olası bir mağlubiyet durumunda tek bir taraftarın dahi olsa tepkisi karşısındaki psikolojileri gibi kendilerini ve takımı olumsuz etkilemesi muhtemel olaylar karşısında profosyonel yardım almaları olması gereken bir durumdu bence, şimdiye kadar olmaması hata olduğu gibi sadece lisansların çıkmadığı bu döneme özel bir uygulama da olmamalı,sürekli devam etmeli...
Merak edip "mentor" sözcüğünün sözlük anlamını ve tarihsel kökenini yüzeysel olarak bir araştırdım sevgili japon kaleciler... ;
mentor sözlük anlamı olarak rehber,akıl hocası anlamlarında kullanılıyor. Tarihsel kökeni ise yunan mitolojisine dayanıyor buna göre odesa destanı’na göre mentor ; büyük imparator odysseus’un truva savaşlarına giderken, varisi telemachus’u ve evini emanet ettiği sadık ve güvenilir bir aile dostudur. yıllar sonra mentor, koruyuculuk görevinin ötesine geçerek, telemachus’un özel öğretmeni ve güvenilir bir akıl hocası konumuna gelmiştir. mentor terimi; deneyimini, uzmanlığını ve bilgeliğini paylaşan binlerce insanı tanımlamak için kullanılmıştır.
Açıklama bitmiştir sevgili japonkaleciler ,haydi herkes kendi kalesine :))